Güz geldi, hazan zamanı, sararmış yaprakların gıcırtısını hissederek yürüdüğün bir şehirdi Kırşehir.
Sonbaharda bir başka oluyordu nedense bu şehir. Sarının her tonu, bunca yaprağın toprağı, sokakları örtmesi insana huzur veriyordu.
Nemli toprağın üstüne düşen her yaprak eski zamanları hatırlatıyor.
Sonbahar yolları bakır rengiyle özdeşleştiriyor.
Yapraklar toprakların, taş yolların rengini alır, tablo tamamlanır.
Tarihi derin olan şehirlere Kırşehir’e bir başka yakışırdı hazan.
İkizarası bir tabloyu andırırdı bir zamanlar.
Ağacından ayrılmış, kurumuş, kopmuş, toprağa düşmüş yapraklarla, bahçe duvarlı, kerpiç evleriyle kaç hazan yaşadı kim bilir.
Şehrin içinden geçen derenin sesi bir başka yankılanırdı bu şehirde.
Sayısız yaprak bir anda fırtınaya kapılıp topraktan ağaca doğru yükselse, ağaç yeniden yeşilliklere bürünse, yıkılmış tüm taşlar, kerpiçler birbirinin üstüne gelerek yeniden inşa olsa, taş ve kerpiç konaklı Kırşehir, sonbahar güzelliğinden bir şey kaybedermiydi. Kaybetmezdi elbet, aksine zenginlik aktarırdı bu şehre.
Yeniler, ışıltılılar ve önümüze zorla sunulan o beton yığınları, o ruhu olan, hafif grileşmiş ama asil, bize yakın ve sıcak olan, derinliği olan, huzur veren yapılara karşı mecbur edildiğimiz soğuk beton yapılar.
Kaderimize razı olmuş halde o kurumuş yaprakların üzerinde bugünlerde fazlaca gezemediğimiz hem maziyi hem de o keşkeleri hatırlatıyor bize.
Zorla sevdirmeye çalıştılar, bu şehre yeni gelen bir gelin gibi ortalıkta sırıtan ruhsuz, soğuk, beton yapıları.
Kendimizi sonbaharda İkizarasında, Dinekbağda bağların, bahçelerin arasında bulmayı hayal ediyoruz.
Yaz mevsimi geldi geçti yine, hazan zamanı sonbaharın gelmesiyle sohbetlerin gündemi değişti.
Turşu kurdunuz mu?
Kaman cevizi aldınız mı? Cemele biberlerinin pazardaki fiyatından tut, erişte yapımında kimlerin yardım ettiği, kaç kilo undan yapıldığı, kaç bezi olduğu, son olarak da kaç kilo eriştenin dolapta yerini aldığı gibi muhabbetlerin yapıldığı zamana geldik.
Bu sene üzüm toplayıp pekmez yaptınız mı?
Güz erken geldi hafiften havalar soğumaya başladı.
Velhasıl Kasım ayına kadar tüm hazırlıklar tamamlandı, şimdi gazelleri toplama zamanı.
Eskiden bahçelerden, ağaçların arasından toplanmış bir yığın kuru yaprak, gazel görünce tüm çocuklar gibi bir an bile tereddüt etmeden üzerlerine atlardık.
Büyüdük şimdi ve ağaçlardan düşen her yaprak bizi eskisi gibi mutlu etmiyor artık ve
Kasım’a hazırlanan Kırşehir bir güzü daha bitiriyor.