Eric Arthur Blair veya daha bilinen takma adıyla George Orwell (1903; Bihar-1950; Londra), 20. yüzyıl İngiliz edebiyatının önde gelen kalemleri arasında yer alan İngiliz romancı, gazeteci ve eleştirmendir. En çok, dünyaca ünlü Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı romanı ve bu romanda yarattığı Big Brother (Büyük Birader) kavramı ile tanınır. Eserlerinde yer alan netlik, zeka, toplumsal adaletsizliğe karşı farkındalık ve totalitarizme karşı duruşu onun imzası niteliğindedir.

Orwell'in yaşamı, yazılarını sonradan etkileyecek olan deneyimlerle doludur. Burslu okuduğu Eton Kolejinden mezun olduktan sonra, o sırada bir İngiliz sömürgesi olan Burma'da bulunmuş, kısa süreliğine buranın polis teşkilatında görev yapmıştır. Bu memuriyet döneminde şahit olduğu acımasız uygulamalar, emperyalizme karşı geliştirdiği derin öfkeye katkıda bulunmuştur. Nasıl ki ilk eserleri kendi tecrübelerinden izler taşıyor fakat her toplumu ve çağı ilgilendiren meseleleri de işliyorsa, savaş sonrası yapıtları da yalnızca Franco'nun, Hitler'in, Stalin'in dünyasını değil, bu 'despot'ları yaratan hırsları ve budalalığı da taşlamaktadır. Hayvan Çiftliği bir devrimin trajedisidir.

Hayvan Çiftliği (orijinal adıyla Animal Farm); George Orwell'in mecazi bir dille yazılmış, fabl tarzındaki siyasi hiciv romanı. Roman ilk olarak 1945'te Birleşik Krallık'ta yayımlandı. 1996'da ise geçmiş tarihler için verilen Retro Hugo Ödülü'nü 1946 senesi için aldı. Roman, Stalinizmin eleştirisidir. Kendisini her türlü totalitarizme karşı bir demokratik sosyalist olarak tanımlayan Orwell bu romanında SSCB'nin kuruluşundan itibaren meydana gelen önemli olayları kara mizah yoluyla ve mecazi bir dille anlatır. Hayvan Çiftliği çok yankı uyandırmış ve olumlu eleştiriler almıştır. Bir Stalinizm eleştirisi olmakla birlikte, II. Dünya Savaşı yıllarında müttefiklerini kızdırmak istemeyen Birleşik Krallık'ta sansüre uğramıştır. Romanın çizgi filmi çekilirken CIA tarafından değiştirildiği iddia edilmektedir. Roman 1999'da bu kez konusuna daha sadık bir senaryoyla filme çekilmiştir. Hayvan Çiftliği, Pink Floyd'un Animals albümüne ilham kaynağı olmuştur.

Romandaki karakterler:
Koca Reis (domuz): Hayvanlara mutluluk ve barış dolu bir dünya vadeder, insanların çiftlikten kovulmasını ister. Kitapta Animalizm olarak adlandırılan komünizm fikrini çiftlikteki hayvanlara anlatıp devrimi göremeden ölmesi nedeniyle Karl Marx'ı temsil eder.
Snowball (domuz): Hayvanlara okumayı öğretir, bir değirmen yapılması taraftarıdır. Lev Troçki'yi temsil eder.
Napolyon (domuz): Köpekleri eğitir ve bir polis gücü haline getirir. Snowball'un değirmen yapılması fikrine önce karşı çıkar, fakat Snowball'u çiftlikten kovduktan sonra değirmenin yapımını ister. Başa gelen her kötü olaydan Snowball'u sorumlu tutar. Sonunda eskisinden (çiftlik sahibi insanlarınkinden) daha baskıcı bir yönetim kurar. Josef Stalin'i temsil eder. Kitapta Animalizm olarak anılan Marksizm ve Leninizm'den kesin olarak dönüş yapar.
Bay Jones (insan): Çiftliğin eski sahibi. Son Rus çarı II. Nikolay'ı temsil eder.
Bay Frederick (insan): Düzenli bakılan komşu çiftliğin sahibi. Adolf Hitler'e benzemektedir.
Bay Pilkington (insan): Winston Churchill'e benzemektedir.
Moses (kuzgun): Din adamlarını temsil eder. Bay Jones'un evcil kuzgunuydu. Devrim olur olmaz kaçmış ve sonra geri gelmiştir. Hiçbir iş yapmaz ve hayvanlara gökte bir hayvan cenneti (Balbadem Diyarı) vadeder. Domuzlar bunları yalanlasa da kuzgunun çiftlikte kalmasına ve içki içmesine izin verirler.
Squealer (domuz): Napolyon'un sözcülüğünü yapar; diğer hayvanları yapılan her değişikliğe kendince nedenler uydurarak ikna etmeye çalışır. Vyaçeslav Molotov'a benzer fakat aynı zamanda iktidar yanlısı medyayı çağrıştırır.
Minimus: Hayvan Çiftliği'nin ikinci ve üçüncü ulusal marşlarını yazan şair. Vladimir Mayakovski'ye benzetilebilir.
Genç domuzlar: Çiftliğin yönetimini ele geçiren Napolyon'dan şikayetçi olan, sonra susturulup ardından öldürülerek Napolyon'un çiftlikteki tasfiyeleri sırasında öldürülen ilk dört hayvan. Grigori Zinovyev, Lev Kamenev, Nikolay Buharin ve Aleksey Rikov'e benzetilebilir.
Koyunlar: Başlangıçta söyledikleri "dört ayak iyi, iki ayak kötü" sloganının daha sonra "dört ayak iyi, iki ayak daha iyi" şekline dönüşmesinden dolayı koyunların toplumdaki sürü psikolojisine gönderme yapılarak Rus halkını temsil ettiği söylenebilir.

Kitabın başkişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur; ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıktır. Diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir. Altbaşlığı Bir Peri Masalı olan bu novella, bir masal anlatımıyla yazılmıştır; ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır.

Bir gün çiftliğe geç gelen ve hayvanların yemini vermeyi unutan Bay Jones, hayvanlar tarafından çiftlikten kovulur. Ayaklanma başarıyla sonuçlanmış, çiftlik onlara kalmıştır. Çiftliğin adı Hayvan Çiftliği olarak değiştirilir. Çiftlikte artık yeni bir düzen ve otorite hakimdir. Hayvanlar içlerinde en akıllı olan Napolyon ve Snowball adında iki domuz tarafından örgütlenir. Yeni ilkeler oluşturulur ve bütün hayvanlar bu değişmez ilkelere uymak zorundadır. Bu ilkeler;
1. İki ayak üstünde yürüyen herkesi düşman bileceksin.
2. Dört ayak üzerinde yürüyen ya da kanatları olan herkesi dost bileceksin. 3.Hiçbir hayvan giysi giymeyecek.
4. Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak.
5. Hiçbir hayvan içki içmeyecek.
6. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek.
7. Bütün hayvanlar eşittir.

Birkaç alıntı daha yapalım;
“Aslında herhes kendi gücü ve yeteneğine göre iyi çalışıyordu. …Hiç kimse çalıp çırpmıyor hiç kimse kendine ayrılan tayın konusunda homurdanıp söylenmiyordu.; bir zamanlar çiftlikteki hayatın olağan özelliklerinden sayılan kavgalar, ısırmalar, kıskançlıklar neredeyse tümüyle ortadan kalkmıştı…..”

“Napoleon arkasında köpekleri ile bir zamanlar Koca Reis’in konuşma yaptığı yükseltiye çıktı ve artık Pazar sabahları toplantılarına son verileceğini açıkladı: Bu gereksiz toplantılar vakit kaybından başka bir şey değildi. (…) Kurul sorunları kapalı oturumlarda ele alınacak. (…) Hayvanlar Pazar sabahları gene bayrağı selamlamak, İngiltere’nin Hayvanları şarkısını söylemek ve haftalık buyrukları almak için toplanacaklar, ama tartışmalara asla izin verilmeyecekti …”

“Hayvanlar, "Bütün hayvanlar eşittir" ilkesini hatırlayıp, "bu nasıl eşitlik" diye kendi kendilerine söylenmeye başlarlar. Hemen, ilkelerin yazılı olduğu duvarın yanına gidip, duvardaki yazıların değiştirilmiş olduğunu, ilk defa, fark edip, duvardaki bütün yazılar silinmiştir ve sadece;"Bütün hayvanlar eşittir FAKAT Bazı hayvanlar ötekilerden daha fazla eşittir. Yazmaktadır.”

Raymond Williams, “Hayvan Çiftliği’nde George Orwell yaratıcı bir yazar olduğu gibi dönemin toplumsal ve siyasal karmaşasına da hâkim bir polemikçi olduğunu göstermiştir” derken Northrop Frye ise “George Orwell, Jonathan Swift’ten sonra taşlama türünün en başarılı örneklerini vermiştir" ifadesini kullanmıştır. Gerçekten de “Hayvan Çiftliği’nin, 20. yüzyılın siyasal ve toplumsal ütopyalarının yarattığı hayal kırıklığına yönelik çarpıcı bir eleştiri” olduğunu kabul edebiliriz. Okuyalım mı? Fena olmaz.