Dünya, alma verme dengesiyle ayakta durur. 
Veren kazanır, paylaşan çoğalır, iyilik yapan iyilik bulur.

Fesatlık, nifak, kindarlık, art niyet ve hesapçılık, insana kısa vadede kazanç gibi görünebilir. Bunlar, insanın ruhunu tüketen ve sonunda onu yalnızlığa mahkûm eden zehirlerdir. 

Hiç kimse, kötülük eken birinin tarlasında iyilik yeşermesini bekleyemez. 
İnsan kendi elleriyle ektiğini biçer.

Nezaketsiz insan, çevresinden nezaket bekleyemez.

Kibarlık göstermeyen biri, kibarlıkla karşılanmayı umamaz. 
Sen nasılsan, insanlar da sana öyle davranır.

Söylediği sözler, sergilediği tavırlar ve başkalarına karşı takındığı tutum, hayatın ona nasıl döneceğini belirler. 

Başkalarından anlayış bekleyen, önce kendisi anlayış göstermelidir. 

İnsan, kendi kusurlarını görmeden başkalarını yargılarsa, yalnızca bencilliğini beslemiş olur. 

Fedakârlık yapmadan karşısındakinden fedakârlık beklemek, hayatın dengesini anlamamaktır. 

Nezaket, iyilik, anlayış ve fedakârlık.

Bunlar insana yük değil, hayatı güzelleştiren erdemlerdir. 

Kimseyi değiştiremeyiz, ama kendimiz değişirsek, etrafımız da değişir.