Başkalarından bizi sevmelerini elbette isteyemeyiz ve hatta bekleyemeyiz. Ama herkesten, nezaket bekleme, saygılı olmalarını isteme hakkına sahibiz.
Zira sosyal düzen kuralları içinde yer alan, yaşamı, daha kaliteli hale getiren görgü, nezaket kuralları, sözünde durmak, randevusuna riayet etmek, birlikte yaşamanın gereklerindendir.
İnsanların bilgili olmaları veya olmamaları, entelektüel olmaları ya da olmamaları, avukat, gazeteci, esnaf, doktor, müdür, başkan olmaları, bizi çok fazla ilgilendirmiyor.
Zira herkesin kendine yetecek kadar aklı var kullanıyor, okuma yazması var okuyor, kalemi var yazıyor, işini, mesleğini iyi yapmaya çalışıyor.
Demem şu ki, hiç bir konuda ve hiç kimsenin kimseye ihtiyacı, eyvallahı, ödeyecek bir diyeti yok.
İnsanların ne yaptıkları, ne yapmadıkları, paraları, pulları, malları, mülkleri, kalemleri, makamları, mevkileri, müdürlükleri, başkanlıkları kimseyi ilgilendirmez.
Ancak nazik ve zarif olmaları, verdiği sözde durmaları, samimi ve sahici olmaları, dürüst ve güvenilir olmaları insanları rahatlatır, sevindirir.
Giderek nezaketten, zarafetten, incelikten, duygudan uzaklaşan, kabalaşan, temel insani özellikleri önemsemeyen, bastığı yeri kirleten insanların sayısının arttığını görmenin üzüntüsünü yaşıyoruz.
İşimiz insanları eğitmek, değiştirmek, düzeltmek, hele hele hasta insanları tedavi etmek olmadığı gibi, bu bizim görevimiz de değildir.
Ama kendimizi düzeltmek, değiştirmek, nezaketsiz insanlarla karşılaşmamak, muhatap olmamak için, ilişkilerimizi, çevremizdeki insanları gözden geçirmek ve buna göre yaşam alanımızı yeniden yapılandırmak elimizdedir.
Onun için zaman zaman çevre ve ilişki temizliği yapmak, bize yük olan, enerjimizi, zamanımızı, keyfimizi, neşemizi elimizden alan insanları, ilişkilerinde içten olmayan, güvenilir olmayan insanları ve bu arada elbette nezaketsiz insanları hayatımızdan çıkarmak gerekir.
Hemen hemen her şeyin para, iktidar, sosyal statü elde etme etrafında döndüğü, bunların elde edilmesi için her yolun mubah sayıldığı bir çağda yaşıyoruz.
Bunlar elbette bu çağın, sadece bizim yaşadığımız toplumun virüsleri değil, geçmiş çağların da virüsleriydi.
Günümüzde yeni olan şey, bu virüsün çok daha fazla sayıda insana bulaşmış olmasıdır.
Tevazu. Alçak gönüllülük yani. Adamlıkta sade olmak, makam, mevki sahibi olmak, başkan olmak, müdür olmak değildir mesele. Necip Fazıl’ın dediği gibi ‘Bazı insanlar alçak gönüllüdür. Bazıları ise alçak olmaya gönüllüdür.’
Alçak gönüllü olalım, kimseye kibirlenmeyelim, verdiğimiz sözde durmasını bilelim, randevumuza riayet edelim, yanlış yaptığımızda özür dileyelim, büyüklük taslamayalım, elimizdeki mevki ve makamın verdiği güçle hiç kimseye iktidar göstermeyelim.
Her şey geçicidir.
Bir gün gelir iktidar da, makam da, mevki de, müdürlük de, başkanlık da, para da gider.
Onun için gücünü, kişiliğini iktidarından, makamından, müdürlüğünden alanlardan ve en önemlisi alçak olmaya gönüllü insanlardan uzak durmaya çalışalım.