Gözü dönmüş bir hırs. Duygusal bir doyumsuzluk. Tatmine muhtaç egolar.
Katı bir vicdan.
İşte böyle bir kokuşmuşluk almış başını gidiyor bu şehirde.
Burnuna kadar yolsuzluğa batanlar.
Başkasının hakkına çökenler.
Kamu malı yemeyi ve yolsuzluğu hırsızlık olarak görmeyenler.
İhaleye fesat karıştıranlar.
Kayıkçı kavgası tiyatrosu oynayanlar.
Yolsuzluğa karşı ciddi hiçbir tavır almayıp sadece lafını edenler.
Bir artı bir ev tutup alem yapanlar.
İçip, içip komalık olup ambulans da ayılanlar.
Volvo Jip alıp, içeriye kapatıp binemeyenler ...
Kokma, kokuşma, bozulma deyince akla sadece yiyecek ve içecek gelmesin.
Toplumun yozlaşması.
Ahlaki bozulma.
Atamalarda ehliyet ve liyakati göz ardı etme.
Şüyuu, vukuundan beter durumlara rağmen adaletin, siyasetin ve toplumun sessiz kalması.
Yapanın yanına kar kalması.
Siyasetin umut vermemesi, her gelenin öncekini aratması.
Kokuşmuşluk, yozlaşma, savrulma had safhada.
Bunlar düzelir mi?
Düzelmez diyemem ama düzelmesi çok zor.
Bunları dert edinip çözümü için ciddi çaba gösteren bir iradeyi de maalesef göremiyorum.