Bu gün Mekke günlerimizin son günüydü.Maamafih iyi değerlendirmeli ve namazlarımızı Haram'da kılmaya itina göstermeliydik.Sabah 4.30 'ta kalktık yataktan. Nasibimiz olmasa bu kadar kapı kendiliğinden açılır mıydı? Bu kadar kolay olur muydu her iş! Sabah namazından önce bir müddet tefekkür etmek , umrenin muhasebesi nâmına zarurî bir amel. Umre; sadece ihram giyme,telbiye getirme,namaz kılma, tavaf ,say, saç kesme vb'den ibaret bir ibadet değil ki!Aksine şeair üzerinden manasını izhar eden kişinin imanını, teslimiyetini,takvasını,sadakatini,
ubudiyetini, cömertliğini, pişmanlığını,ilahî aşkını ve rağbetini arttıran mübarek bir imkândır.

Bugün, ikindi namazında Kabe'ye girip umremizi sindire sindire ve derin bir teemmül,tezekkür,tedebbür ve tefekkür ile doldurulmuş bir haysiyette incaz etme gayemiz vardı.Binaenaleyh; yiyecek-içecek ile meşgul olup çok kıymetli vaktimizi boş bir biçimde kaza etmek istemiyorduk.Lizalike kahvaltımızda abartılı bir çeşitlilik ve kesafette gıda aldık.Adeta enerji ve kalori depoladık.Aynen araçlara yakıt doldurur gibi beden depomuzu mümteli hale getirdikten sonra yola çıkmaya hazırdık. 

İhramlarımız çatıda bir kaç saat içinde rahat kuruyordu. Otel idaresinin çatıya koyduğu beş  adet yarı otomatik çamaşır makinesinden bir tanesinin kurutma/ sıkma bölümü bir tanesinin ise yıkama bölümü çalışmıyordu.Akşam geç vakitte çatıda kirli elbise /ihram yıkayan birileri mutlaka oluyordu. Biz de dün akşam geç vakitte ihramlarımızı asmıştık. Öğle namazından sonra yola çıkmadan ihramlarımızı poşetlere koyarak aşağıya indik. 

Hudeybiye eski Cidde yolunun üzerinde yer alan Mekke'nin bir mahallesi konumunda. Şumeysî tarafından gidilirse 30 km mesafe uzaklıkta .Bahra üzerinden dönülürse 50 km 'yi geçiyor uzaklık. Kur'an Müzesi 'ni da görmek istiyorduk. Bu sefer taksi tutmak zorunda kalmadık. Oğlum bizi götürecekti.Mehmet hoca da bize katıldı. Yedi kişilik Ford Explorer su motoru kadar kuvvetli bir sesle yola atınca kendini neredeyse diğer araçların üstüne atlayacak koç gibi trafiği yardı. İyi ki oğlumdan arabayı almamışım; hafizanallah şimdiye  kadar ya ben birisine vurmuştum ya da birisi bizim boynumuzu kırmıştı.

Navigasyon bizim daha önce kullandığımız eski cidde yolundan başka bir güzergah işaret ediyordu. Oğlum bu yola girince 20 km kadar yolu uzatmış olduk. Bahra'ya kadar Cidde ana yolunu kullandıktan sonra Hüdeybiye sapağına kadar tek  yolda gittik. İlerideki tabela Mekke'ye doğru dönüş öneriyordu. Biz de tabelayı takip edip bir müddet sonra yeniden düzenlenmiş, yeni bir çehre kazandırılmış olan Hüdeybiye Mescidi'nin mevakıfında arabayı parkedip ihram giyinme yerlerine girdik. Ben, ihram giyip dışarı  çıktığımda arkadaşların caminin içerisindeki direkleri sütre yapıp ihram giyinmeye çalıştıklarını gördüm. 

Mescitte iki rekat namaz kılarak umreye  niyet ettik.Telbiye ve tekbir ifadeleri döküldü dilimizden ve yüreğimizden. Mescidin önünde fotograf çekinip arabaya bindik.Yolumuz üstünde yer alan Kuran Müzesi bakımda olduğu için eserler başka bir müzede sergileniyormuş.Nasip değilmiş diyerek Haram'a sürdük horhor sesli atımızı. Şari Gazze yi kesen köprünün ayağında indik.1700 adım yürüdükten sonra tavaf alanına ancak ulaşabildik.

Ersan ile Ümit birlikte umre yapacaktı. Ben de Hikmet ile niyetimizi yapıp hayatımızın en güzel umrelerinden birisini yaptık desem inanın mübalağa yapmış sayılmam.Ziyade malumat ihlası zedeler. Umre sonunda Merve'de yaptığımız dualar her sayda içtiğimiz zemzem kadar nakiydi manevî temizliği sağlayan. 

Yatsı namazını  mes'a da kılıp Ebu Cehil'in evinin bulunduğu Merve kapısından Haram'dan huruc ettik. Arkadaşlarımızı her zaman namaz kıldığımız noktada bekledik. Doya doya zemzem içerken bol bol dua ettik. Otobüsler bizi bekliyordu ve önümüzde sıra bekleyen onbinlerce umreci vardı. Polis, her hattı grup grup durdurup izdihama mani olmaya çalışırken akılsız uygulama nedeniyle daha büyük bir zihama neden oldu.

La havle çekerek beklemenin ardından otobüslere binmeyi başardık. Oteller bizi bekliyordu. Son gece, son yemek, son oturma ve vedalaşma da hakeza.Saçımı traş ettikten sonra  banyo yaptım.Hikmet kardeşimizin saçını öyle güzel bir biçimde ve tarzda traş ettim ki şöyle takılma gereği duydum:"Saçını o kadar güzel traş ettim ki bundan sonra bana gelebilirsin!".Hikmet'in de çok hoşuna gitti :hocam valla çok güzel oldu."

Ocak ayındaki umre dönüşü getirdiğim isme yazılı seccadeler arkadaşların da hoşuna gitmişti. Ersan ve Hikmet çevresindeki arkadaşlarına seccade/namazlık yaptırmak istiyorlardı. Zemzem Tower ve Safa Tower 'da gezinirken sorduğumuzda yazıyla birlikte sekiz riyal olduğunu söylemişlerdi. Mahbesü'l Cin'de bulunan otellerin alt katları çoğunlukla bakkal ve temvinât idi.Bizim otelin hemen  yanında bulunan Mahal Şarkî 'de aynı fiyat verince orada yaptırmayı daha makul bulmuş ve 26 adet seccadeyi seçip isimleri Türkçe ve Arapça olarak bir kağıda yazarak dükkana bırakmıştık.Umre dönüşü emanetlerimizi de almış valizlerimize yerleştirmişdik.

Elbiselerimizi giyerek avluda buluştuk. Katar ve Türkiye ekibi olarak koyu bir sohbete daldık.Gece geç saatlerde oğlum,torunum, hısımım ve öğretmen arkadaşlarla vedalaşıp yataklarımıza girdik. Sabah erken kalkıp son namazlarımızı Haram'da kılıp vedalaşma niyetiyle tatlı bir uykuya daldık.