Sevgili dostlar biliyorum bu sözcüğü birçoğumuz duymadık. Ben de ne anlama geldiğini bilmiyordum. Ancak hikayesini okuyunca bu ilginç hikayeyi sizlerle paylaşmak istedim. Hikayeyi okuyunca ne demek olduğunu anlayacaksınız. İbretlik bir hikaye. Bu hikayede ders çıkarılacak çok şey var. Ekonomik sorunların en önde yer aldığı şu günlerde hikaye daha da önem arz ediyor. Hikaye Daron ACEMOĞLU’nun “Ulusların Düşüşü” isimli kitabında geçiyor.
Arjantin 2011’in sonlarında bir ekonomik krizin pençesine düştü. Üç yıldır gelir düşüyor, işsizlik artıyordu ve ülkenin uluslararası borçları da birikmişti. Bu duruma yol açan politikalar,1989’dan sonra hiperenflasyonu durdurup ekonomiyi dengede tutmak için CARLOS MENEM hükümeti tarafından benimsenmişti. Bir süre başarılı da oldular
1991’de Menem, Arjantin Pezosunu ABD dolarına bağladı. Kanunen bir Pezo bir Dolara eşit oldu. Döviz kurunda bir değişiklik olmayacaktı. Hepsi bu kadar mı? Ne yazık ki değil. Halk, hükümetin yasalara bağlı kalmak istediğine inanınca ABD dolarıyla banka hesabı açmaya ikna oldu. Başkent Buenos Aires’teki dükkanlarda dolarla alışveriş yapılabilecek, tüm ATM’lerinden dolar çekilebilecekti. Bu politika ekonominin dengede tutulmasına yardım etmiş olabilir ancak bir dezavantajı vardı. İhracat pahalı, ithalat ise ucuz hale geldi. İhracat azalırken İthalat coştu. Ancak borç alarak ödeme yapabildiler. Bunu sürdürmek mümkün değildi. İnsanlar pezonun sürdürülebilirliğinden kuşku duymaya başlayınca paralarının büyük kısmını bankadaki dolar hesaplarına aktardılar. Hükümet yasayı geri çekip pezoyu devalüe ederse en azından dolar hesapları sayesinde güvende olurlardı. Pezo konusunda endişelenmekte haklılardı ancak dolarları konusunda fazla iyimser düşündüklerini çok geçmeden anlayacaklardı.
1 Aralık 2011’de hükümet, 90 günlüğüne tüm banka hesaplarını dondurdu. Haftalık olarak küçük miktarda para çekmeye izin verildi. Bu miktar önce 250 dolar değerinde 250 pezoydu, sonra 300 pezo oldu. Ancak para sadece pezo hesabından çekilebiliyordu. Pezoya çevrilmesini kabul etmediği sürece kimse dolar hesabından para çekemiyordu. Zaten çevrilmesini isteyen de yoktu. Arjantinliler bu duruma “El Corralito”, yani “Küçük Ağıl” adını verdiler. Mevduat sahipleri inek gibi ağıla tıkılmışlar, hiçbir yere gidemiyorlardı. Nihayet ocak ayında devalüasyon onaylandı ve başta bir dolar bir pezoya eşitken, kısa sürede bir dolar karşılığı dört pezo oldu. Aslında bunun, birikimini dolar hesabına yatırmak gerektiğini düşünenleri haklı çıkarması gerekiyordu. Ama öyle olmadı çünkü hükümet tüm dolar hesaplarını zorla pezoya çevirdi, üstelik eski birebirlik döviz kuruyla. Bankaya 1000 dolar yatıran bir anda yalnızca 250 doları olduğunu gördü. Hükümet halkın birikiminin dörtte üçüne el koymuştu.
Ekonomi uzmanlarına göre Arjantin kafa karıştıran bir ülkedir. Arjantin’i anlamanın ne kadar zor olduğunu göstermek için Nobel ödüllü ekonomi uzmanı SİMON KUZNETS bir defasında dört tür ülke olduğunu söylemişti; Gelişmiş, Az gelişmiş, Japonya ve Arjantin. Kuznets böyle düşünüyordu çünkü Birinci Dünya Savaşı döneminde Arjantin dünyanın en zengin ülkelerinden biriydi. Daha sonra Batı Avrupa’daki ve Kuzey Amerika’daki diğer zengin ülkelere göre ciddi bir düşüş yaşadı.