“Her birimizin içinde zanneden bir göz vardı. Ya haksızlık ettirir ya da aşka yuvarlardı.”

Yaprak KARAHAN

Her birimiz şu hayatta zannetme eylemiyle pek vakit geçiririz. Genellikle empati yapmak ve gerçekleri sakince görmeye çalışmak yerine algılarımızın gerçeklerine sığınırız.
Gün içinde karşımıza çıkan durumları, olayları, görüntüleri, kişileri bunun gibi çoğaltabileceğimiz birçok şeyi bize görünenler ölçüsünde yorumlarız. Dikkatli olmadığımız, empati yapmadığımız için çoğu kez haksızlık ederiz. Ya da tam tersi bir gerçeklik yakalarız.
Maruz kalındığında canımızı en çok sıkan şeylerdendir. İçimizdeki şeytanın gözlerini bu zannetme eylemine bağlı duygu ve düşüncelerden alamayız. Hepimiz bu konuda hem mağdur hem suçluyuzdur bir bakıma.
Yazarlık serüvenimde zannetme eylemine bağlı beni şaşkınlığa uğratan birçok dönütle karşılaştım. İnsanımızın empati konusunda eksikliğinin olduğunu derinden ve üzülerek hissettim. Karşılaştığı paylaşımları tuhaf derecede yorumlayanlara denk geldim.
Malum, bir yazarın ya da yazar adayının amacı okura ulaşmaktır. Ne kadar okurun kalbine ulaşırsa o kadar yazardır. Sosyal medya bu anlamda her meslek grubunda olduğu kadar yazarların da kullandığı bir mecradır. İnstagramdaki hashtagler, reels videolar, alıntılı gönderileri bu amaç doğrultusunda kullanmaya çalışır. Aldığı etkileşimler amacının gerçekleşmesine kolaylık sağlar.
Bu konuda yakından tanıdığım bir takipçimden “iyi ki bir kitap yazmışsın, paylaşım yapıp duruyorsun!” diye açıklama yapan mesaj aldım.:) Çok şaşırdım. Çokgözlü Mavi adlı romanım ile hava attığımı “zannetmişti.” Okura ulaşmak için gösterdiğim çabayı “görgüsüzlük” olarak algılamıştı. Kendisine açıklama yazısı yazdığımda çoktan engeli yemiştim. Bu şekilde açıklama yapmayıp da engelleyenlerle de karşılaştım. Bir ara o kadar çok oldular ki keşfet engeli geldi sosyal medyama. Onlar da çalışıyordu. Onların da çocukları vardı. İçlerinden pek çoğu arkadaşım dediğim insanlardı. Birlikte fotoğraflarımız, paylaştığımız anlar vardı. Okumuş insanlardı. Zannetmişler, empati yapamamışlardı.
Takip etmek zorunda değillerdi fakat engel koymaları ekmeğimle, hayallerimle oynamaktı. Ben de zannediyorum farkında değillerdi. Farkında olsalar, ince ve empatik düşünseler kesinlikle bu şekilde davranmazlardı. Ortak tanıdıklarımız vasıtasıyla engeli kaldırmaları yönünde kendilerine haber göndermişliğim bile var efendim. Keşfet engelini kaldırmak için buna büyük bir üzüntüyle çaba göstermişliğim var.
Bazı alıntılı paylaşımlarımdan duygu durumumu yorumlayanlar, nispet yaptığımı düşünenler, yargılayanlar, farkında olmayanlar… Şeklinde liste uzayıp gidiyor. Temelinde “zannetme” eyleminden, empati yoksunluğundan, gerçekleri algılayamamaktan kaynaklanıyor maalesef.
Kendi hayatımdan verdiğim örneğin sizlerin hayatında da olduğundan eminim. Gülümseyişinizin, kıyafetinizin, paylaşımda kullandığınız melodinin, beğenip paylaştığınız alıntının “zannetme” eyleminden defalarca geçtiğinin farkındayım. Pek çok insanın maruz kalmasına rağmen haksız zannetme eylemi yaptığı da ayrıca farkında olduğumuz başka bir gerçek.
Ne kadar ve nasıl yaşayacağımızın belli olmadığı bu hayattayız. Fütursuzca birbirimize haksızlık edip, görmezden gelme uygulamak maalesef günlük hayatlarımızın adeta rutini haline geldi. Eski dostluklar, birlik ve beraberlikler kalmadı. Zanlarının ipuçlarıyla vakit geçiren insanlarla dolup taştı ortalık.
“Zannetme” eyleminin bir başka sonucu da hiç şüphesiz aşk duygusuna yol açmasıdır. Zannetme duygusundan kaynaklanan birçok karşılıksız aşk vakası çıkar ortaya. İlgi uyandıran kişinin hal ve hareketleri ilgi duyanda zannedilen algılara yol açıp aşk duygusuna dönüşebilir. Karşılıklı da olabilir tabii ki.
İnsanları gerçekliğiyle algıladığınız, empati yaptığınız, haksızlığa maruz bırakmadığınız farkındalıklı zamanlarımız çoğalır inşallah.
Sevgilerimle…