“İnsan kendi hikayesini başkalarının sırtından okuyup kendini ertelemeye alan budala bir varlıktır. Yaptığı en büyük aptallık ise kendi hayatını bir başkasının hayatıyla kıyaslamaktır. Bunu yaparak derin bir mutsuzluğun içine atar kendisini. Oysa her insan kendi hayatının tek ve biricik kahramanıdır ama bunu anlamaz ve kirpiklerinin ucuna kara perdeler asar. Işıklarını gölgelerde söndürenlerle dolup taşar ortalık, derken geçer zaman, toprak, yeryüzünün ilk gününden son gününe kadar mutluluklarının aptal katillerine gark olur. İşte dünya insanlarının çoğunun yegane hikayesi bundan ibarettir efendim…
Yaprak KARAHAN
İnsan denilen varlık ölmek için geldiği bu dünyada en çok mutlu olmaya heveslenir, hayat şartları, ekonomi, değiştiremediği koşullar, değiştirmeye takıntılı derecede olan bağlılığı, hayatının ve ulaşabildiklerinin istediği gibi olmaması, kendini ve koşullarını başka hayatlarla karşılaştırması, hayatın adaletsiz olması gibi çoğaltabileceğimiz birçok sebeplerden dolayı mutsuzluğa sürüklenir. Bu arada insanın sürekli mutlu olma gibi bir zorunluluğun içine sokulması ve öyle hissetmesine zorlamak da insanın doğasına aykırı bir durum ve insana yapılacak haksızlıklardan biridir.
Yaşamımız ise çoğu zaman tahammül edilmesi gereken bir sınav gibi dikilir karşımızda. Etrafımıza dikkatle baktığımızda sorunsuz bir tek kişi bile görmek pek de mümkün değildir. Bunun yanında sahip olduğumuz nimetlerin de farkında olmayız. Boşluk hissinin tekrar eden döngüsünde yaşayıp gideriz. Yaşayıp giderken sorgulama ve anlamlı mutluluk elde etmek yerine acı ve sarsıcı gerçeklerin içine kendimizi atar ve uzun süre orada kalırız.
Anlamlı mutluluk elde etmek kişinin kendisine hayatta anlamlı bir görev seçmesi ya da canını acıtan bir olay ya da durumu sağlıklı ve gerçeklerden çok da kopmamak koşuluyla anlam yüklemesi ile ilgilidir. Bunu yaparken sonuç odaklı olmak yerine süreç odaklı olmak ayrıca önem arz eder.
Lösemiden evladını kaybetmiş bir anne hayatın en acı olayını hiç şüphesiz yaşamış biridir. Zamanın o anne için bir eziyete dönüşmesinden, geçmemesinden ve hatta zaman zaman acısına katlanmakta zorlanmasından dolayı kendi ölümünü de dilemesi tuhaf karşılanmaz. Böyle bir acıyla sınanmış bir anne bu acısını anlamlı bir amaca dönüştürürse şayet acısına katlanma gücü artabilir. Mesela lösemi ile ilgili vakıflarda görev alabilir. Diğer çocukları kurtarmak adına donör olma farkındalığı oluşturmak adına bir şeyler yapabilir. Bu sayede kendini daha iyi hissedecek, acısı geçmese de katlanabilir bir hale dönüşecektir.
Günümüz kuşağının genç ev hanımlarında gözlenen ev hanımı olduğu için kendini değersiz hissetmesi, eşiyle kendisini karşılaştırarak kavgalar etmesi ve en çok da çocuğuna zarar vermesi anlamlı bir amaç elde edememesiyle yakından ilgilidir. Toplumu oluşturmadaki rolünün ne derece önemli olduğunun farkına varması, dünyanın en özgür işinde çalıştığını bilmesi, çocuğu ile yaşadıklarını hayatında bir kez yaşayabileceğini, kimsenin yaşında tekrar tekrar geriye gitmeyeceğinin bilinciyle hareket ederek ve insanların algılarında kendisine öyle gelen yanını fark ederek, anlamlı bir amaç elde etmesi mutlu olabilmesi için yapması gereken çok önemlidir.
Diğer yandan sanat için de anlam yüklemek çok önemlidir. Bülbül aslında gülün içindeki böceğin peşindedir. Fakat bu, can yakıcı çıkarcılığı ile anlamlı ve katlanılır değildir. Bülbülü güle aşık eden bir hikaye ile anlam kazanınca daha naif, daha anlamlı olur. “Küçük Prens” romanındaki söylediği gibi: “Gülünü diğer güllerden farklı kılan senin ona emek vermen ve anlam yüklemen ile ilgilidir.”
Anlam yüklemek ve süreçte yaşadıklarından mutluluk duymak, ders çıkarmaktır maharet. En azından biz yönetilenler için ayrıca mühimdir. Çünkü bu dünyada yaşayan insanlar yönetenler ve yönetilenler diye ikiye ayrılır. Yöneten sınıfta öncelikle önemli olan koltukları, bu koltuklarda oturacaklarının devamlılığını sağlamak ve kulaklarına fısıldanan ülke çıkarlarıdır. Din, vicdan, insani duygular, tutarlılık gibi değerler ve kavramlar yönetilen insanlar için yönetenlere göre daha değerlidir. Yönetenlerin hayatımızın pek çok alanını şekillendirdiği, zaman zaman vicdanımızı kanattığı, gerçek adaletin aslında herkes için geçerli olmadığı bu dünyada yaşamak tahammül işidir elbette. Eğer anlamlı bir amacınız ve anlamlı değerleriniz yoksa hayatın çekilmez, zaman geçmez oluşu kaçılmazdır.
Ne kadar yaşayacağımızı bilmediğimiz şu dünyada herkes kendi hikayesinin biricik kahramanıdır. Kendi hayatını başkalarıyla olumsuz yönde karşılaştırması ve kendisini mutsuzluğa sürüklemesi bir insanın kendine yapacağı en kötü şeydir. Yaşadığı olumsuzluklardan ve kötü durumlardan ders çıkarması gerektiğini bilmeyen insan aynı kısır döngüde ömrünü tüketme tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Sevdiği insanları kaybedebilir. Hayatı ters yüz olabilir. Önemli olan bunlara verdiği karşılıktır. Her şey zıttı ile kayyumdur. Bu dünyadaki en pis sularda yaşayan çiçek nilüferdir. Aynı zamanda dünyanın en temiz çiçeği de nilüferdir. En büyük yanılgı kesinliktir. Tüm kesinliklerin arkasında en dayanılmaz hayal kırıklıkları gizlidir. Sadece göz önünde tutulması gereken özellikler, anlaşılması gerekenler vardır. Kabil Allah’ın yarattığı en üstün, en akıllı varlıktı. Karga gibi karakterli davranamamıştı. Karga ölen kargayı gömmeseydi bir ölünün gömülmesi gerektiğini fark edemeyecekti. Melekler de hayvanlar da itiraz ettiler. Kabil ne akıllıydı ne de vicdanlı bu halde diğer varlıklardan üstün olamazdı. Allah insana nefis verdiğinin anlaşılması için yeni bir kader yazdı. Yargılamayı değil de anlaşılmayı öğretmek için insanlarla beraber diğer varlıklara. İşte günden beri isyan etmeden, yargılamadan, önyargı yapmadan anlamaya çalışanlar mutlulardı. Önyargılı olanlar kendi hayatları yerine başkalarının hayatlarına hasetlik penceresinden bakanlar, zannedenler, farklı bakamayanlar, takıntı haline dönüştürenler, kendilerini bir şey zannedenler ise mutsuzlardı. Hiçbir şeyin göründüğü, gösterildiği gibi değil de ayrıntılarında gizliydi hayat görmesini bilene. Keza bakmak ile görmek arasındaki o ince çizgi hayatı bir su damlasının akışında hissedenlerin işiydi.
Farklı açılardan bakabildiğiniz, öğrenebildiğiniz, fark ettiğiniz, içini anlamlı eylemler ve durumlarınızla doldurabileceğiniz, değiştiremeyeceklerinizde zaman kaybetmeyeceğiniz anlamlı mutluluklarınızın olması dileğiyle…