Derler ki, İmam Azam Ebu Hanife bir Mecusî  (Ateşe tapan kimse) ile vadeli alışveriş yapmış; vadesi gelince de Mecusî’nin evine gidip alacağını tahsil etmek istemişti. Evin önünde ayağı çamura saplanmış ve ayağını kurtarıp da çamurları silkelerken ayakkabısından fırlayan bir parça çamur Mecusî’nin tertemiz badanalanmış olan duvarına yapışıvermişti. Duvara bakıp da manzaranın çirkinliğini gören İmam derhal duvarı temizleme telaşına düşmüş, ama elinde bir bez ve su kabı olmadığı için alelacele kapıyı çalıp borçlusuna,

     -Aman biraz su ile bir bez! Demişti, duvarı temizleyeceğim.

     -Telaş buyurmayınız! Demişti adam, bir duvarı temizlemek de iş mi? Biz bütün gün vicdanımızı çamurlamakla meşgul oluyoruz da zerre kadar aldırmıyoruz.

     Ebu Hanife sarsılmış, sararmış, bayılma noktasına gelmişti. Sordu:

     -Siz vicdanınızı mı çamurluyorsunuz? Buna nasıl cesaret edebiliyorsunuz? Evinizin duvarındaki çamur için benim ne kadar üzüldüğümü görmüyor musunuz? Peki, sizin vicdanınızı çamurlamanıza kimin üzüleceğini düşünmüyor musunuz?

     -Kim üzülüyor ya İmam?

     -O vicdanın yaratıcısı Mevlâ üzülüyor efendi!

Ben diyeyim Ebu Hanife’nin duvardaki çamur konusunda insan haklarına gösterdiği titizlik, siz deyin Mecusî’nin vicdanındaki kir, adamın hidayetine sebep olmuştur. İslam ahlakı duvardaki çamuru bile önemser, ama yazık ki şimdi vicdanlar çamurlara batıyor da kimsenin umurunda değil.

İskender Pala, Kadılar Kitabı adlı kitabının 45. sayfasında bu hikâyeyi aktarır.

Nihayet Büyük İslam Âlimi ve Hanefî Mezhebi’nin imamı İmam Azam Ebu Hanife’nin hayatından küçük bir alıntı. Ama hikmet ve büyük tenbihlerle dolu. Düşünmemiz gereken saatleri, hatta günleri hatırlatıyor bizlere. İçinde insanî onca güzelliği, insanî erdemleri barındıran Yüce Dinimiz’in bize getirdiği insan-ı kâmil (Olgun insan) olma prensiplerini kazanabilmek adına kendimizi sorgulamaya çağırıyor.

Hakikaten hiç düşündük mü? Vicdanlarımız mı kirleniyor?

Umursamazlığımız, vurdumduymazlığımız, bencilliğimiz, kendimizden başkasını görmemezliğimiz vicdanlarımızın kirliliğinden mi acaba?

Hak-hukuk tanımazlığımız, başkasının hakkını gözetmezliğimiz, kural tanımazlığımız, toplum kurallarını hiçe saymazlığımız, neden acaba?

Sokakta yaşayanların sayısının artması, suça bulaşan çocukların artması, ailelerde boşanmaların artması, kimsesizlerin derdi ile baş başa kalması, insanların birbirinden şikâyetinin artması nedendir?

Dünyamızın kirlenmesi; çevre temizliği, kalp temizliği, gönül temizliği, hayat temizliği, yaşantı temizliği, itibar temizliği gibi mefhumların yok sayılmasının arkasındaki sebepler nedir acaba?

Ne dersiniz? Vicdanlarımız mı kirleniyor? Yani İslam Ahlakı’nın neresindeyiz?