İnsan olmanın başka bir manası vardır. İnsan olmak; izzet, ar, yücelik, gurur, haysiyet ile mana bulur. Var olabilmek ve var olabilmenin tadına varabilmek insanlık erdemlerine sahip olmaktan geçer. Bazı mefhumlar olmadan insan erdemleri tamamlanmaz. İnsanın, yemek içmekten de öte vaz geçemeyeceği değerler vardır. O değerler; İnanç, iman, ar, namus, istiklal, hürriyet, izzet gibi insanı diğer varlıklardan ayıran bariz unsurlardır. İnsan aziz canını bu değerler uğruna feda eder. Dünyalık başka hiçbir değer, uğrunda insanı bu kadar fedakâr kılamaz.

            Bazı şeylerin kıymeti yokluğunda anlaşılır. Yukarıda bahsedilen değerlerin yokluğu, kıymetini bildirmekle kalmaz, var olmanın manasının silindiğini de öğretir. Günümüz dünyasında bir Filistinliye, bir Suriyeliye sorsanız “Yaşamak nedir?” diye; “Yaşamak; hürriyettir, istiklaldir, kendi vatandaşını düşmandan koruyan müstakil bir devlettir” cevabını verecektir. Uğruna bütün varını verdiği değerler elden çıkınca insan, yaşadıkları karşısında canı kendisine adeta yüktür. Çünkü can, o değerlere sahip olmadan bir hiçtir. Bedende habis bir urdur. Zira hayat, insanı insan, toplumu toplum yapan değerler var olduğu sürece yaşanabilirdir ve vardır.  İşte can, varlık sebebi için feda edildiği zaman azizdir ve mana kazanır. Aziz canından vazgeçmesini bilmeyenlerin hayat hakkı yoktur. Bundan dolayıdır ki, Allah’ımız şehitlik mertebesini, insanî mertebelerin en yücesi kılmıştır. Çünkü şehit olmakla bir hayat bitmez; müslüman toplum için yeni bir hayat başlamış olur ya da taptaze, daha canlı, daha kendinden emin, müreffeh, huzurlu olarak devam eder; ayrıca bu mukaddes değerler uğruna feda edilen can, şehitlik mertebesiyle Allah yanında daha kıymetli olarak ebedi mutluluğa erer.

Bayrağın göklerde milletin bağımsızlığını haykırarak yüceldiği gibi, can da bu değerler uğruna toprağa düşünce yücelir. Bayrak; var olmak demek, hürriyet, istiklal demek, bağımsız devlet demek. Bu sebeple bizde bayrak candan azizdir. Dinin, inancın ve ibadetlerin bayrağın gölgesinde yaşanabileceğini, aksi takdirde bazı ibadetlerden dahi sorumluluğunun olmayacağını bilmemiz lazım.

Profesör M. Kemal ATİK Diyanet Aylık Dergi’nin 1996 yılı Eylül sayısında Azerbaycan gezisinden bir hatırasını şöyle anlatır: “Ülkelerin bayrağını, dilini, di­nini ortadan kaldırarak herşeyi tek tipe irca ederek insanları köleleştiren komünistler, uygu­ladıkları zorbalıkla yetmiş yıl bayraksız, ezansız bıraktıkları ül­kelerden biri olan Azerbay­can'a 1992 yılında gittiğimde bayrak aşkı ile yanan bir Aze­ri'ye hiç ezan duydun mu diye sorduğumda: "Kemal mual­lim" dedi, "Hiç bayraksız ezan olar mı? Bayraksız kıble olar mı? Bayraksız namus olar mı? Bayraksız Millet olar mı? Bay­raklı geçen bir ömrü, bayraksız geçen on ömre, yüz ömre, bin ömre değişmem, bayraklı ge­çen gün var, bin aya değer; insanı düşüncesiz ve iradesiz kı­lan, sevgililerinden koparan, şu makinalı vahşet sisteminin zul­münde can vererek şu kabir­de yatan binlerce yoldaşları­mız, kandaşlarımız, dindaşları­mız bayraklarını görmeden can verdiler" dedi ve ilave et­ti: “Bayraksız milletler, kıyamet­lerini gözleriyle görürler. Bayraksızsan sen kendinin değilsin.”

Bu manada Ağustos ayı, milletimiz nezdinde büyük kıymeti haizdir. Zira bu ay, insan olma, millet olma, millet olarak var olma, hür olma, bağımsız olma, İslam olma ve müslüman olarak yaşama bilinci adına büyük umdeleri içinde barındırır.

Müslüman olduğu günden itibaren ilây-ı kelimetullah uğruna yola düşen milletimiz, Anadolu’nun kapılarını ebedi istinatgâhımız vatan olarak bu ayda açmış, Büyük Komutan Dedemiz Alparslan’ın çizdiği mefkûre doğrultusunda, istiklâlsiz ve vatansız kalmamak, inanç ve iman huzuru ile istikbal elde etmek, insanî erdemlerin hiç birinden vazgeçmeden var olmak, kendi varlığı ile birlikte mazlumları da yaşatmak için canını ortaya koymuş, kan feda etmiştir. Tarihin her devresinde hak ve adaleti esas tutarak ınkıtasız devletler kurmuş, bağımsızlığının sembolü bayrağını göklerden asla indirtmemiştir.

Bu gün de bu azim ve inancından zerre kadar kaybetmeden, aynı imanî samimiyet ve sıcaklıkla, azim ve kararlılıkla, bütün ihanet ve hilelere göğüs gererek, kurulan bütün tuzaklara aldırmadan, düşmanlarına ve düşmanlıklara karşı durmaktadır.

Dolayısıyla Ağustos ayı, bizim bir ve beraber olma ayımız. Bütün olarak millet olma bilincimizle iman ve inancımızın bize verdiği istiklâl ve hürriyet azim ve aşkımızı diri tuttuğumuz aydır. Tarihin derinliklerinden ebed-müddet devlet, millet, adalet hürriyet ilhamını aldığımız aydır. Allah’ım milletimize ve devletimize asla ve hiçbir zaman zeval vermesin. 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun. Cenab-ı Hakk bütün şehitlerimize ve vefat eden gazilerimize rahmet eylesin. Hayatta olanlara sağlık ve afiyetler ihsan eylesin.