MUSTAFA TOPAL
Memleketimizde her yıl 19 Eylül günü gaziler günü olarak kutlanır. Gazi, şehit olma arzusu ile düşmanla savaşa girip sağ olarak savaştan çıkan Müslüman askerin adıdır. Bu unvan, ölümden sonraki hayatta bahşedilen ve bir insan için düşünülebilecek en yüce makam olan şehitlik makamının dünyalık adıdır.
Şehit; din, iman, hürriyet, istiklal ve vatan uğrunda canını feda etmek şerefine erişmiş kişidir. Gazi de bu şerefi elde etmek için savaşıp hayatta kalan kişidir.
İnsan için vazgeçemeyeceği tek varlığı canıdır. Dinimizde asıl olan insanların öldürülmesi değil, yaşatılmasıdır, Bu sebeple barışın bozulması, savaşmak, sadece zorunlu hallerde baş vurulabilecek yollardır. Kur’an-ı Kerim’de Allah Teala: “Sulh daha hayırlıdır.” (Nisa, 128) buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz de “Sizden hiç kimse sakın ölümü temenni etmesin. Çünkü o, salih bir kimse ise, hayatta oldukça iyiliklerinin artması umulur. Şayet kötü bir kimse ise, tövbe edip Cenab-ı Allah’ın rızasını kazanması umulur.” (Müslüm, Zikr,13) buyurmaktadır.
Hayata böylesine önem veren ve adından başlayarak her şeyi ile barış dini olan İslam, Müslümanlara, sadece bir durumda; haksızlığa ve saldırıya uğradıkları zaman, kendilerini ve inançlarını savunmak, böylece Allah’ın adının yücelmesi idealine hizmet etmek maksadıyla saldırgan tarafa karşı direnç göstermeyi, gerekiyorsa savaşmayı, hatta bu uğurda ölmeyi istemektedir. Böylesine yüce bir gaye uğruna, gerektiğinde hayatını ortaya koyacak mü’mine elbette bir mükafaat verilmeli ve bu mükafaat onun yaptığı iş oranında büyük ve yüceltici olmalıdır. Şehitlik makamı işte bu mükafaatın adıdır. Elbette böylesi bir makam talebiyle hayatını ortaya koyan ve hayatta kalan Gazi aynı mükafaatın hak edenidir. Çünkü Gazi, inanıp bağlandığı, hayat düsturu edindiği kitabın (Kur’an) ve onu Allah’tan alıp tüm insanlığın yararlanmasına sunan Yüce Peygamberin, şehitler ve şehitlik hakkındaki yüce ifadelerinin büyük müjdelerini bilmektedir. Bu sebeple o, Allah yolunda, din yolunda, vatan, istiklal, hürriyet, namus ve kutsal değerler uğrunda ölmeye, şehitlik makamına ermeye hazır ve aday bir insandır.
Yüce ifade: ŞEHİT. Şehit kelimesini duyup da yüreğinde farklı bir ürperti yaşamayan, bir an da olsa manevi bir ruh haline bürünmeyen Müslüman yok gibidir. İşte GAZİ bu ruh haline hem düşünce itibariyle hem de cenge katılmak suretiyle bizzat ulaşan kişidir.
Ölümü bir yok oluş olarak görenler bu manevi hazzı tadamazlar. Hayatta en aziz ve tatlı varlığı olan canını, bütün cazibesi ile ve etin kemikten ayrılmasından daha elim olan acısıyla hayattan ayrılmayı göze alanlar yücelirler. Hayatı hak edenler de tabii ki onlardır. Hayat, hakkı onlarındır. Toplumda baş tacı onlardır. İnanç, ideal, hürriyet aşığı, namus abidesi onlardır. Zaten canını mukaddesatından aziz bilenler, ne hayatı ne de itibarı hak ederler. Biz elimizdeki vatanı her zerresi için kanımızı ve canımızı yok sayarak kazandık. Vatan ölmesini bilenlere yurt olur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e Mısırlı devlet başkanı bağımsızlığı kazanmanın sırrını sorduğunda; ölmeye hazır bir buçuk milyon genciniz var mı? diye sormuş, biz onu bulamayız diyen devlet başkanına “Öyleyse istiklal sizin hakkınız değildir” demiştir.
Müslüman Türk Milleti olarak, şehitlik aşkı ve gazilik şerefi iliklerimize kadar işlemiştir. Bu aşk ile Anadolu’nun kapıları Türk Milletine açılmış, bu şeref ile tarihin derinliklerinden günümüze başımız dik ve anlımız açık olarak gelmişiz.
İstiklal Harbimizde, hiçbir ırk, mezhep ayrımı gözetmeden 250 bini aşkın şehidimizin al kanlarıyla yoğrulan bu mübarek vatan toprakları, öyle mukaddestir ki, her taşı bir mabed-i imandır. Bu kutsiyet şehitlerimizin canları ve gazilerimizin kanlarıyla ifadesini bulmuştur. Bu sebeple şehit ve gazilerimize canımızı, varlığımızı, huzur ve emniyetimizi borçluyuz. Bu gün dahi Mehmetçiğimiz, vatan ve bağımsızlığımıza, birlik ve bütünlüğümüze kasteden iç ve dış şer odaklarına karşı geçmişte olduğu gibi cansiperane mücadele vermektedirler. Onları teker teker ismen abideleştirmeliyiz. Gazilerimiz göz bebeğimizdir. Toplumumuzda onları el üstünde tutmalı, şeref kürsülerini onlara tahsis etmeliyiz. Zira biz, bu günümüzü olduğu gibi yarınımızı da onlara borçluyuz.
Bütün şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyor, Cenab-ı Allah’tan şehitlerimize rahmet, hayatta olan gazilerimize sıhhatler diliyorum.