Ömür dediğin sade bir ikindilik, kısa bir dinlencelik...

Dünyaya ait ne varsa harcanıp gidiyor.

Yiyip içmeler, gezip tozmalar, gülüp eğlenmeler...

Bizim zannettiğimiz, saklayıp durduğumuz arsalar, tapular, altınlar, azıcık bile vermeye kıyamadığımız paralar...

Peki ne kalıyor?

Okşanmış bir yetim başı. Öpülmüş anne eli, alınmış bir baba duası...

Tutulmuş oruçlar..
Gizliden bir fakirin eline sıkıştırılan sadakalar kalıyor. 

İnsanca gülüşler, şeker tadında sözler. 
Kırıp dökmeden, kimsenin gözünde yaş bırakmadan geçirilmiş günler kalıyor.

Biraz dur, bekle biraz...

Arada bir arkana dön ve geriye neler bıraktığına bak... 

Harcanmış yıllarını seyret usulca.
Bak nasıl bitiyor ömür dediğin...