Evin var mı oturacak,

Odunun var mı yakacak,

Kış geldi, kar yağacak,

Yoksullar ne yapacak.

Bir çoğunuzun bu çocuk şarkısını mırıldandığını duyar gibiyim. Eskiden çocuklara bu tür şarkılar öğretilirdi. Müzik derslerinde söylerdik. Yada okulların müsamerelerinde. Sahi şimdi okullarda müzik dersi varmı. Yada eski müsamereler gibi etkinlikler yapılıyormu. Ona sonra bakarız. Kar geldi nihayet. Yukarıdaki çocuk şarkısı başlıklı bir yazı yazmıştım. Bana kızmışlardı. “Yoksullara bir çare bulunur. Kar yağsın, bereket gelsin. Sularımız çoğalsın.” Diye. İşte geldi bereket. Hayırlı olsun. Yolcular, yola çıkacaklar, lütfen dikkat. Gerekli tedbirleri alın.

BİR NEFES SIHHAT. Her şeyin başı sağlık.

“BENİ TÜRK HEKİMLERİNE EMANET EDİNİZ.” K. ATATÜRK

İki niyetim vardır ki, insanların çoğu onların kıymetini hakkıyla takdir edemezler. Onlardan biri sıhhat, diğeri de boş vakittir. Hz. Muhammed(sav.)

Hiç kimseye, imandan sonra, sağlıktan daha üstün bir nimet verilmemiştir. Hz. Ebubekir (r.a.)

İki şeyin elden gitmeden değerini takdir etmek zordur: Biri sağlık, öteki de gençliktir. Hz. Ali (r.a.)

Hastalık dediğin şey, atla gelir, yaya gider. PauI Heyse

Bir memleket halkının sağlığı, hakikaten bir devletin dayandığı bütün mutluluk ve gücün temelidir. George Sand

Her şeyin başı sağlık diye girdim bu günkü asıl konuya. Yazımın hemen başlangıcında da tüm okurlarıma, Kırşehir Memleket takipçilerine ve değerli dostlara, tüm Kırşehirlilere, Ülkemiz insanlarına ve tüm insanlığa sağlıklı ve huzurlu günler dilemek istiyorum.

Sağlık konusunu işlemek istedim bu hafta. Eğitim konusunu biraz erteledim. Zaten okullarımız da tatil. Devam ederiz.

Sağlıkla ilgili bir çok sözden küçük bir demet sundum girişte. Hastane ve doktorlar için eskiler; Allah yokluğunu vermesin, oraya da kimseyi muhtaç etmesin derlerdi. Ama elde değil tabi. Yaşayan herkesin bir şekilde yolu mutlaka düşer doktorlara, hastanelere. Her ne olursa olsun hastane işi zor, hastalık zor.

Geçtiğimiz yıllarda bir yazımda kısaca bahsetmiştim. Yıllar önce rahmetli Nejat UYGUR’un oyunu vardı, Hastane mi, Kestane mi? Diye Canlı izleme imkanımız olmadı ama televizyonlar sağolsun, değişik kanallarda uzun süre yayınlandı. Hastanede geçen olayları traji-komik şekilde sunuyordu rahmetli Uygur. Nur içinde yatsın. Zamanın sağlık sektöründeki gerçekleri anlatıyordu çoğunlukla. Kapıcıdan tutun, hastane yönetimine kadar herkesi içine alan olayları anlatıyordu ve herkes kendisine bir pay çıkarıyordu izlerken.

Bu gün dünden çok farklı. Gelişen teknoloji, Doktor ve sağlık personelinin daha iyi eğitilmeleri, sağlık kurumlarımızın fiziki yapıları vb. Bunlara birde insanlarımızın daha bilinçli! (çoğunlukla tabi) olmaları, kendi haklarına sahip çıkmaları, başkalarına daha saygılı olmaları gibi etkenler bir araya gelince geçmişe nazaran bayağı yol aldık bu konuda.

Eksiklikler tamamlandı mı, her şey güllük gülistanlık mı? Buna da değil tabi ki derim. Çok yol aldık ama özellikle sağlık ve eğitim alanında daha çok yolumuz var. Ama bütün sorunları yine bizler çözeriz. Bizlerden kastım. Hepimiz. En tepe yöneticimizden, sivil vatandaşımıza kadar, bütün kademelerdeki herkes. Herkes kendi işini bilerek ve severek yapar, başkalarının haklarına saygılı olur, kendisine yapılmasını istemediği tutum ve davranışları başlarına yapmaz kısacası İnsan olmayı becerebilir isek işte o zaman sorunlarımızın çoğunluğunu çözmüş oluruz. İşin temeli İNSAN olabilmek. Burdan hareket eder isek sanırım iyiyi güzeli buluruz.

Gelelim bizim hastanemize. A.E.Ü. Eğitim Araştırma Hastanesine. Hastanemiz fiziki olarak güzel. Doktorlarımız iyi yetişmiş, herkes işini bilen, sevgi dolu insanlar. Personel çoğunlukla iyi. Çoğunlukla diyorum çünkü bir kısım personelin yüzüne bakınca kırk gün kısmetiniz kesilir. Sanki “ git evinde yat hemşerim, ne işin var burda” der gibi bakıyor yüzünüze. Benim gördüğüm bu türler azınlıkta, eskiden kalmış Dinazorlar.

Buraya kadar her şey güzel de bence iyi yönetilmiyor Hastanemiz, sağlık kuruluşlyarımız. Sosyal medyada bir sürü paylaşım. Sağlık müdürü şuraya gitti, burayı denetledi, şurda şunu yaptı vb.vb. İyi de değerli yönetici yada yöneticiler, hersey iyi de niye bizim hastalarımız, çevre illere gidiyor. Niye bizim insanımız perli perişan. Nerdeyse Fıtık ameliyatı için il dışına sevk yapılacak. Bir çok bölümde Randevu almak neredeyse hayal bile değil. Kanser hastaları ile ilgili bölüm var, Kemoterapi için ilaç yok. Başka ile. Kalp hastalıkları ile ilgili bölüm var, Ameliyat için başka ile. Hamile kadınlar için bilmem ne filmine ihtiyaç var, başka ile. Tek tek saymaya kalksam ne yerimiz yeter, ne dilimiz döner.

Siz ne iş yaparsınız beyler. Sosyal medyada boy göstermek mi sizin işiniz. Sorunlara çare bulmayacaksanız orada bulunmanızın da bir mantığı yok.

Ben buradan biri Doktor olan değerli Milletvekillerimize seslenmek istiyorum. Lütfen ilgilenin. Ben kısaca yazdım. Sorunlar büyük ve önemli. Bu vatandaşların gücü yetmiyor ise sorunu üste taşıyıp çözüm bulunması için çare arayın.

Bakın, Amerikalı edebiyatçı ve Nobel Barış Ödülü sahibi, Eliezer Wiesel ne demiş;

“ Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı.”

Hasta olmamaya gayret edin değerli okurlarım.

Galın sağlıcakla.