Ahmet Rasim (1865-1932), yazar, gazeteci, tarihçi, milletvekilidir. Kendine özgü bir tarzla kaleme aldığı eserleri geniş bir okur kitlesi tarafından okunan; Mutlakiyet, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerine tanıklık etmiş bir yazardır. 50 yılı bulan yazı hayatında farklı edebî türlerde ve çok sayıda eser verdi. Dönemin İstanbul hayatının ayrıntıları üzerinde durduğu fıkralarıyla tanındı. TBMM’de 3 ve 4. Dönem İstanbul Milletvekili olarak yer aldı. Yayın hayatına 1891’de başlayan Servet-i Fünûn dergisinde fen konularındaki yazılarının yanında, tefrik halinde romanlarını da çıkarma imkânı buldu. Leyal-i Izdırap, Meşak-ı Hayat ve Afife burada yayınlandı. Ancak Servet-i Fünûn yazarlarının genel edebi çizgisini benimsemedi. O, Ahmet Cevdet Paşa ve Ahmet Mithat Efendi’nin doğu ve batı edebiyatının olumlu yanlarını sentez haline getirmeyi amaçlayan edebi anlayışını benimsemişti. Şiir, hikâye ve roman alanlarında eserler verdiyse de onu günümüze ulaştıran "Şehir Mektupları", "Eşkâl-i Zaman", "Cidd-ü Mizah", "Gülüp Ağladıklarım" gibi inceleme, araştırma ve gözleme dayanan yazıları oldu.
Roman ve Hikâyeleri;
İlk Sevgi (1890)
Bir Sefilenin Evrak-ı Metrukesi (1891)
Güzel Eleni (1891)
Mesakk-ı Hayat (1891)
Leyâl-i Izdırap (1891)
Mehalik-i Hayat (1891)
Endişe-i Hayat (1891)
Meyl-i Dil (1891)
Tecârib-i Hayat (1891)
Afife (1892)
Mektep Arkadaşım (1893)
Tecrübesiz Aşk (1893)
Numune-i Hayal (1893)
Biçare Genç (1894)
Gam-ı Hicran (1896)
Sevda-yı Sermedî (1895)
Asker Oglu (1897)
Nâkâm (1897)
Ülfet (ikinci basılışı "Hamamcı Ülfet" adıyladır) (1898)
Belki Ben Aldanıyorum (1909)
İki Güzel Günahkâr (1922)
İki Günahsız Sevda (1923)
Hatıraları;
Gecelerim (Daha sonra "Ömr-i Edebî III"’te yer almıstır) (1894)
Eski Maceralardan Fuhş-i Atik, 2 c. (1922)
Muharrir, Şair, Edip (1924)
Falaka (1927)
Rasim’in kitabın başındaki sunuş yazısı;
“Bu kitap küçüktür fakat mazimin sönmeye yüz tutmuş hatıralarından bence en kıymetlilerini içerdiği için benim gözümde yeri ayrıdır. Hayatta dönüp geçmişe bakmanın ne derece kıymetli olduğunu bilenler ifademi onaylar. Gecelerim, fikir mahsulü değildir, yaşanmıştır. Zaten içeriği bunu açıkça ispat edecektir. Şu kitap hayatımdaki gecelerin en masum parçalarını içerir. Onun için diğerlerinden ayırdım.”
“Geceler! Hayalimle neden bu kadar içli dışlıdır? Bunu ben de anlamıyorum. Galiba anlatamiyorum da. Her ikisi de doğru. Yaşım ilerledikçe garip bir merak beynimde oluştu. Durmadan düşünürüm. Sessizlik düşünceleri pek ziyade parlattığından geceye olan şiddetli düşkünlüğüm bundan kaynaklaniyor olmalı. Yoksa asabımın zorlaması mı beni böyle karanlik arayışına sevk ediyor?”
“Ben hakikaten bereketli bir ağaç olan vatanın bir dalıyım. Beni yaprak ve meyveli görmek için milyonlarca kişi lûtuf ve ihsan dolu bakışlarını bana çevirmiş, bekliyor. Acaba şimdi bu korumaya hak kazandım mı? Hayır. Daha hizmet etmeye söz verdiğim için mecburum. İşte bu mecburiyet bana şu açıklamaları yazdırıyor. Çocukluk çağımda, gençlik günlerimde geçirdiğim çalışma saatlerini anlatacağım. Çalışmak! Bu bana ana nasihatıdır. Mümkün değil terk edemem.”
“Ah! Kızım uyansa da benimle konuşsa! Uyandırayım mı? Yazık, uyusun! Artık öpmem de. Benim dudaklarım onun yüzünü solduruyor. Onun dinlenmeye, benim ağlamaya çok ihtiyacım var. O beni bu halde görmemeli; o benden daha zayıf.”
“Ben baharı severim. Badem, erik ağaçlarının dalları, o etrafa dağılan çiçeklerle pencerelerden içeri girmek istiyormuş gibi görünür.”
“Tam doksan gece ben mektebinde o kalın duvarlı, iri pencereli,düzenli koğuşunda yalnız yattım.”
“Karanlık, beynimi aydınlattı. Bunu biraz siz de düşünün. Beni haklı bulursunuz.”
“İnsan neyle uzlaşmaz ki ayrılığa alışmasın ?”
“Artık beynim, zihnim olağanüstü bir yorgunluğa uğradığı için yalnız beni bunaltan bir velvele içindeydim.”
Ahmet Rasim’in sevdiğine söylediğini anlattığı; Tutuldu dam-ı zülf-i yâre gönlüm, Sayd eyledi bu gönlümü bir gözleri ahu, Serde sevda, dilde gam, sinemde peykan-ı keder, Suzinak etme beni ey mehveşim, Bir gonca-femin yaresi vardır ciğerimde şarkılarını ve sevdiğinin ondan istediği Bülbül ne bu freyad-ı ciğer-suza devamın şarkısını da bu kitabı okurken youtube vasıtası ile dinlemek ve o günlere gitmek benim için ayrı bir mutluluk ve kazanım oldu.
Falaka’dan sonra bu anı kitabı da okunmaya değer metinlerden biri Rasim’in. Okuma planıma Şehir Mektupları ile Eşkâl-i Zaman’ı da dahil ettiğimi söylesem bu kıymetli yazarımızı beğendiğimi, severek okuduğumu ifade etmiş olurum. Size de Ahmet Rasim okumalı günler dilerim.