Kamuoyunca pek bilinmeyen Yeniçağ Gazetesinde tefrika halinde yayınlanan Atatürk’ün Halep hatıralarını bu haftadan itibaren siz değerli okuyucularımın bilgisine sunacağım.
Yıldırım Orduları Komutanı, Halep’te savunma düzenini kurma görevini Mustafa Kemal Paşa’ya bırakıp, Adana’ya gitti. Mustafa Kemal bir yandan İngilizlerle, diğer yanımdan Arap silahlı çeteleriyle mücadele etmek zorunda kaldı. Halep’in kuzeyinde bir savunma hattı kurup İngilizleri durdurmayı başardı. 31 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesinden bir gün sonra Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’na atandı.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Birinci Dünya Savaşı sonunda Suriye cephesinde Halep’teki günlerini Yrd. Doç. Dr. Süleyman Hatipoğlu’nun Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nde yayınlanan yazısından önceki yazımızdan kaldığımız yerden devam edelim:
Bu sırada İngilizlerin zırhlı araçlarından kurulu bir ileri birliği, Türk artçıları ile küçük bir çarpışmadan sonra şehre yaklaşmış ve teslim olmaları için Türk’lere haber göndermişlerse de; Türk’ler teslim olmayı reddetmişlerdi. Bunun üzerine İngiliz’ler, takviye birlikleri gelinceye kadar iki gün beklemişler ve bu arada şehrin savunma tesislerini keşfe çıkmışlardı.
Sağlığı düzeldlkten sonra Baron Oteline yerleşen Mustafa Kemal Paşa, bunu izleyen günlerde burayı karargah olarak kullanıyordu Bu arada 3. Kolordu Komutanu Albay İsmet Bey İstanbul’ tayin olduğu için halep’ten ayrılmıştı. Bundan sonra Mustafa Kemal Paşa’nın zaman zaman beraberinde bulunan XX. Kolordu Komutanı Aili Fuat Paşa’ya fikirlerini açtığı ve bu kötü gidişin Osmanlı Devleti hudutları içinde Türklerle meskun sahalarda (insan oturan) yeni bir devlet kurmak suretiyle telafisinin mümkün olabileceğini anlatmaya çalıştığı bilinmektedir.
Öte yandan 23 Ekim 1918’de ileri hatlarda başlayan muharebe, 25 Ekim 1918’de Halep’in güneyine intikal etmiş, Halep o gün önemli vakalara sahne olmuştur. Bir taraftan Halep’in güneyinde muharebeler olurken, öte yandan İngilizlerle birlikte hareket eden Araplar Şerif Faysal kuvvetleri de; doğrudan şehre hücum ederek Halep’e girmişler ve Kale ile hükümet Konağını ele geçirmişlerdi. Daha sonra 7. Ordu Komutanlığı’nın bulunduğu Merkez Komutanlığı’na hücum ederek burasını da ele geçirdilerse de biraz sonra geri atıldılar, şehir ahalesinden bir kısım Araplar da silahlanarak isyancı Bedevilere katılınca sokak muharebeleri başlamıştı. Mustafa Kemal, bu olayları şu şekilde anlatmaktadır. “Şehrin şark medhalinde (girişinde) bir kalabalığın içine girdik; bunlar askeri kıyafetini taşıyan Urban ve Bedevilerdi, esir olmuştuk. Yanımda kuvvet olarak bir tek nefer yoktu; muhacim (saldırgan) Bedeviler otomobilin etrafını sardılar ve her tarafına yüklendiler. Tehacümü (birlikte hücum ederek) görünce şoföre: Dur! Emrini verdim. Elimde Tahsi Bey’in (Suriye Valisi ve Fahri Binbaşı) verdiği kırbaçla ayağa kalkarak, onlara anlayabileceği lisanla sordum: Reisiniz nerededir? Cevap verdiler hepimiz reisiz! Derhal karar vermek lazımdı; kırbaçla vurmaya başlayarak: Çekilin diye bağırdım. Gayriihtiyari çekildiler; emrettim çabuk reisiniz karşıma gelsin! Reisleri geldi; ona dedim ki: Ben sizin yardım ettiğiniz vaziyeti galebe çaldım; (yendim) herkes mağluptur. Fakat sizin iştirakinizi de mazur görüyorum; Bu akşam yanıma geliniz; sizinle görüşeceklerim var. Emredersiniz dedi ve uzaklaştı. Şoföre çabuk geriye, emrini verdim. Halep içindeki karargaha döndüm; biraz sonra şeyh geldi. Kendini onun anlayabileceği merasimle kabul ettim ve sordum: Benden ne istiyorsunuz? Şimdilik bin altın, silah, cephane, dedi. Bin altını o akşam verdim; silah ve cephane için vaat ettim. (Devam Edecek)
ATATÜRK’ÜN HALEP SOKAK MUHAREBELERİ (5)
Burhan Güngör
Yorumlar