Tarih 25 Eylül 2012. Bu tarihi bir çoğumuz, Kırşehir’li, Kırşehir’de yaşayan, Kırşehir’liyim diyen, diyebilen hatta Türk Halk müziği sevdalısı herkes hüzünle anıyordur. Hazan mevsiminde hüzün günü.
Bugün 25 Eylül 2024. Büyük Usta, UNESCO’nun YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ, Anadolu halk kültürünün efsane ismi, Anadolu Türkmen müzik geleneğinin büyük ustası, İTÜ tarafından "Fahrî Doktor" unvanı verilen, “GÖLGEYE GİRENİN GÖLGESİ OLMAZ. ADAM OLAN ÇIKAR GÜNEŞE, KENDİ GÖLGESİNİ YARATIR” diyen,
“İNSANLAR GENDİNİ BİLEBİLSEYDİ,
DÜNYA’DA HAKSIZLIK KAVGA OLMAZDI.
İNSAN DOĞAN YİNE İNSAN ÖLSEYDİ,
BELKİDE DÜNYA’DA HAYVAN GALMAZDI’ diyen,
“Kendi kendinden utanmayan yeryüzünde kimseden utanmaz.” diyerek insanlık dersleri veren;
Neşet Ustanın aramızdan ayrılışı, LEYLA’sından, MEVLA’sına yürüyüşü, Türkülerin öksüz-yetim kalışının üzerinden 12 yıl geçmiş.
Bin bir hayalınan geldim anamdan
Şu fani dünyaya geldim gidiyom
Muradımı alamadım dünyadan
Derdin çeşmesinden doldum gidiyom
Cahil ömrüm geldi geçti yel gibi
Şad olup da gülemedim el gibi
Yaprağı sararmış gonca gül gibi
Daha fidan iken soldum gidiyom. Dedi ve gitti.
Daha dün gibi. Kırşehir’in sokakları onu uğurlamak için gelen insanları almıyordu. Ahi meydanı öyle bir kalabalığı görmemişti. Bağbaşı yolunda bu kadar insan aynı anda yürümemişti. Bu gün 12 yıl olmuş. Kendi deyimiyle yorulup uzaklara, çok uzaklara, dönülmez yola gideli. Yolun bahtın açık, mekanın cennet olsun Büyük usta. En Büyük usta ile Avuçlu-Başlı rahat rahat yatın bakalım.
Ne yazılır Neşet ERTAŞ için. Ben yazacak başka bir şey bulamıyorum. O günden bu güne Neşet Ustanın ardından o kadar program yapıldı, yazılar yazıldı ki bir çoğumuz takip etme imkanı dahi bulamadık. Bu da gösteriyor ki Neşet ERTAŞ , bağlamalar çalındıkça, türküler söylendikçe kısacası dünya durdukça bizimle birlikte olmaya devam edecek. “Onun ruhu yaşıyor. Nereye bakarsanız, neyi dinlerseniz, neyi seyrederseniz, neyi okursanız ondan bir şeyler bulur, görür, duyar hissedersiniz. Böyle birine yaşamıyor diyebilirmisiniz. Bence diyemezsiniz, diyemeyiz. Sadece uzak çok uzak, dönüşü olmayan bir yerlere gitti diyebilirsiniz.” İşte bu kadar.
Gazeteci-Yazar, Sayın Andan YILMAZ;
“…….İşte bu geleneğin “sevgi, ”aşk” donundaki bir tezene, Yaşar Kemal'in nitelemesiyle “bozkırın tezenesi” uçtu Anadolu'ya.... Hem geleneğinin, hem de yaşadıklarının avazıyla… Yüzyılların bakir kültüründen geldi, Yüz-yıllara kazıttı çabalarıyla..”En kısa anlatımıyla bu bizim Neşet. Adını Yüzyıllara kazıtan Neşet.” Demişti o günlerde.
Bir başkası, Gazeteci Candaş Tolga Işık bir yazısında;
“Emeğinin karşılığını hiç alamamış bir babanın, emeğinin karşılığını hiçbir zaman layıkıyla alamamış çocuğuydu o...Hayat hikayesini bir cümle ile özetlerdi: Zenginisen ya bey derler ya paşa, fukaraysan ya abdal derler ya cingan haşa!” demişti.
Yukarıda belirttim. O kadar çok şey yazıldı, çizildi, programlar, belgeseller yapıldı, sohbetlerde konuşuldu, halen de konuşuluyor, yazılıyor çiziliyor.
Bu gün bakıyoruz Kırşehir dahil ( ki burası zorunlu) bazı illerimizde değişik, çok güzel programlar düzenleniyor, çok güzel sanatçılar onun anısını yaşatmak için sahne alıyor, duygularını dile getiriyorlar. Ama bana göre eksik bir taraf var ve halen devam ediyor.
Büyük Usta adına ödül verilmiyor.
Nedendir bilmem. Kim engel olur, yada engel oluyormu onu da bilmem. Kim ne derse desin usta adına ALTIN BAĞLAMA ödülü verilmeli. Kimin ne diyeceği bana göre önemli değil. O ülkenin tamamına mal olmuş, dünyanın bağrına bastığı bir usta. Onun için böyle bir ödül verilsin ki TÜRK HALK MÜZİNİN OSKARI olsun. Olsun ki yetişip gelen müzik sevdalıları ona layık olmak için, onu daha iyi anlasın, daha iyi çalıp-çığırmaya gayret etsin.
Ben geçtiğimiz yıllarda yaptığım öneriyi tekrarlıyorum. Bu ödül mutlaka ama mutlaka verilmeli. Buna Kırşehir olarak sahip çıkmalıyız. Nasıl olur, nasıl yaparız bilemiyorum. Ama bildiğim tek şey bu ödülün olması için yapılması gereken ne varsa yapılmalı.
Bana göre bunu yapacak, bu işle canı gönülden uğraşacak tek kişi var. Belediye Başkanımız Sayın Selahattin EKİCİOĞLU.
Haydi değerli başkanım ne yaparsanız siz yaparsınız. Neden bizim de ALTIN BAĞLAMA’mız olmasın.
Neşet Ağama da bu yakışır.
Galın sağlıcakla,