İnsanlar her ne hikmetse hep haktan bahsederler. Bunun yanındaysa herkes genelde kendi hakkını savunur ya da savunma yaparken kendi haklarında içine koymayı ihmal etmezler. Bu insanın doğasında vardır.
Şimdiye kadar hep hak ve adaletten bahsettik bir yerlerde eksiklik ve aksaklıkların olduğunu memurun hakkı işçinin hakkı emeklinin hakkı çiftçinin hakkı köylünün hakkı .
Sadece ana ve babaların hakkı yok onlarda her ne hikmetse hep verir hiç almaz yemez yedirir giymez giydirir. Aç kalır açım demez benimde canım şunu istedi demez diyemez deme hakları da yoktur olmadı da zaten.
Varlıklı olanlar huzur evinde yoksullar arada gününü geçirir nadirdir ata hakkı bilmek çok azdır onları özlemek, sevmek sevindirmek her ne hakkı ise haklar tartışılmaz . Haklar alınmaz verilir ama yinede yerine getirilmesi zordur.
Hak denildi mi her insan kendine göre haklı ben görmedim ki bu güne kadar bende bir bunu hak etmedim yada haksız olan benim doğru kendin yanlış başkası haklı sen haksızlık karşısında adaletin terazisi değil ki doğruları hep yapsın.
Eğer teraziyi doğru tartıp kendi haline bıraksak daha dengeli olur kimse hakkına itiraz etmezdi.
Günümüzde olduğu gibi çalışana ver emekliyi seç emekli bu devlete hizmet edip bu yollardan geçmedi mi emeklinin yemek içmek gezmek giyinmek hakkı değil mi elinden almak mı gerekir her şeyin sen memura yüzde seksen beş ver memur emeklisini tarihte ilk defa memurlardan ayır. Emekliye kök gövde çıkar en baştaki ile en sonrakini birleştir. Yedi bin alanı yerinde saydır beş bini onu n seviyesine getir dengeden haktan bahset gök gövde hesabına gerek yok. Herkesime aynı belirli bir yüzde ver yada çoğa az aza biraz daha çok devam et git yeni giren bir devletin memuru yirmi iki bin yıllarını devlete adamış ve emekli olmuş zata da kök gövde ne anlar emekli kökten gövden artan yüzdesine bakar. Çalışana seksen bin emekliyi ise her ay memura verilen sekiz bin yetmiş yedi TL . Emekli maaşı yedi bin beş yüz TL ise bu demek oluyor ki devlet memuru yada emekli her ay beş yüz otuz o iki tl borçlu duruma getirilmiştir. Allahın rasülü “ Çalışanın hakkını alın teri soğumadan veriniz” buyurmaktadır. Eğmeye bükmeye gerek yok.
Kök ve gövdeye hiç gerek yok. Tamamına yüzde artışını verip geçecektin. Yıllardır böyle devam etmiştir. Nasreddin hocaya derler ya. Leylek bir kuşa benzemiyor derler. Öyleyse getirin der. Ayaklarını keser gagasını keser velhasıl her yerinden biraz keser ve bırakır tabi leyleğin her yanı gitmiş bir şekilde bırakır işte şimdi bir kuşa benzedi der. İşte böyle şimdi emeklinin neye benzediği hiç belli olmadı. Verdin beş bin kim aldı kim almadı . Çiftçi emeklisini kestin memur emeklisini budadın BAĞKUR emeklisine kök gövde çıkardın leylek hesabı kıpırdayacak hali kalmadı. Sözün özü hangi adalet hangi düzen hangi tarafa döndürsün yüzünü emekli onu da siz konuşun .
Leylek hesabı emeklinin ağzı kesik ayakları kesik kolları kesik kalkacak mecali sürün çek gücüde kalmamış.
Sözün özü derse iyi çalışılmalı. Emekli işçi çifçi köylü dersine iyi çalışıyor. Varın hesabını yapın ya da tebdil-i kıyafet ile kolaçan edin.
ÖNÜNE GELEN KENDİNİ KONUŞUYOR
Ramazan Kombıçak
Yorumlar