Vefatının onuncu yılında merhum bozlak ustası Neşet Ertaş, ülke ve il genelinde türküleriyle yaşatıldı.

Cacabey Meydanı bir hafta yıldızların altıda bozlak ustasının eserleri sergilendi.

Söz ona ait olsa da, seslendirenlerin sesleri, sazları, kullandığı şivesi ustaya uymadı.

Yine de Kırşehir halkı Neşet ustanın müziğine doydu.

Neşet Ertaş ustayı, büyük ozanı, Türkiye de bilip de sevmeyen yok gibi.

Gençlik yıllarımız da ve bugün dinlemeye ara vermeden devam ediyoruz.

Dedelerimizle Yağmurlu aşiret Türkmen köylerinde bir arda yaşamışlar, birlikte muhabbet etmişler.

Sevgilerini, acılarını birlikte paylaşmışlar.

Ölülere birlikte ağıt yakıp, düğünlerinde birlikte oynamışlar.

Birlikte köy odaklarında sohbet etmişler.

Tarlada aynı sapanla buğday ekmişler, tırpanla, orakla ekin biçmişler, düven sürmüşler.

Aynı değirmenden un öğütüp, aynı çeşmeden su içmişler, aynı derede yün yıkamışlar.

Aynı tandırlıkta ekmek edip, pişirdikleri aştan yemişler.

Bol tereyağlı Bulgur pilav üzeri tavuktan hiç vazgeçmemişler.

Cuma'dan cumaya camiyi de terek etmemişler.

Aynı sofrada yemek yemişler, gülüp eylenmişler.

Köylerden şehre göç başladığında.

Abdallarla aynı mahallede yine komşu olduk, aynı okullarda okuduk, aynı düğünlerde, ölümlerde bir arada bulunduk.

Büyüdük yine bağlarımız kopmadı düğünümüz muhabbetlerimiz kaldığı yerden devam ediyor.

Dedeleri, babaları ahirete göçse de çocukları Abdal geleneğini kapitalist sömürü koşuları altında yaşatmaktalar.

Aç, açık olsalar da kimseye minnet etmeden geleneklerini korumaktalar.

Türkmen geleceğinin son halkası diye bileceğimiz Neşet Ertaş’ı Almanya’da 1998 Eylül ayında Kardeşimin düğününe davet etmiştik.

Dedi “kurban olduğum, Aşiretimin düğünü, Cafer’imin düğününe gelmeyeceğim de, çalmayacağım da, çığırmayacağım da kimin düğününde çağıracağım” demişti.

Dediği gibi düğün günü geldi

Saat iki gibi gelmişti, gece on ikiye kadar yorulmadan, bıkmadan sazın teline vurmuştu.

Dinlenme aralarında uzun, uzun sohbet etme imkânı bulup yüz yüze muhabbetini dinlemiştim.

Geçmiş anılarında bahsetmiş zihnimizi tazelemişti.

Dedim usta bugüne kadar yazdığın türküleri hatırlar mısın, “Kurban olduğum benimkisi köy bakkalı mı, marketti nasıl sayarsın” .

Sazını sözünü muhabbetini sekiz saat canlı dinleten usta aramızdan yok artık.

Her sanatçı sazı çalar fakat Neşet Ertaş telleri konuştururdu.

Yeri dolmayacak örnek bir sanatçıydı, Her canlı gibi o da bu dünyadan göçtü.

Bırakmış olduğu kıymetli eserleri tarih içerinde söylenecek.

Halkın sanatçısıydı.

“Ben devletim sanatçısı olmam” demişti.

Doğruda yapmıştı.

Devlet sanatçı nişanını elinin tersiyle itmişti.

Büyük Ozan Anadolu’nun son abdalı bu işte.

Neşet Ertaş Her görüşün, fikrin, düşüncenin yani Anadolu’nun insanıydı.

Türkülerinde saygı, sevgi, aşk muhabbet vardı.

Anadolu Türkmen abdalın son nesli desek doğru.

Hikâyesi büyük ve öne çıkmış eserlerini herkes bilir.

Arazında olmayan ustanın Her sözünün bir anlamı, manası vardı.

‘Benim Yurdum’.

Bu güzel eser; ilim, cehalet, bilim insanları ve vatan hakkında kaleme alınmış.

Özellikle akademisyenlerin, öğretmenlerin ve öğrencilerin ezberi olacak türde bir türkü.

Keyifle dinlemenizi tavsiye ederim.

“Benim Yurdum

İsterim ki bu dünyada

Hiç kimse cahil kalmasın

Okusun ilmin kitabın

Cahilden akıl almasın.

Kendi kendini yetenlere

İlim tahsil edenlere

İlme doğru gidenlere

Cehalet mani olmasın.

İlim edenler nurlaşıyor

İlim etmeyen körleşiyor

İlimle dünya birleşiyor

Söyle ki neden olmasın.

Can yakmadan atom gücü

Birleşsinler tüm bilimci

Dilerim olsun sahici

Dünyada silah kalmasın.

İnsan hakları hak olsun

Bu hakkı bilen çok olsun

Bütün silahlar yok olsun

Cehalet can dağlamasın.

Dünya cennettir insana

Eşit olsun sana bana

Kıyılmasın hiçbir cana

Analar ağlamasın.

Bütün dünya Allah diyor

Onun nimetini yiyor

İnsan kıs betini giyor

Ayrılık güden olmasın.

Kendini bilen bunu anlar

Çünkü haktır bütün canlar

Yardımlaşsın tüm insanlar

Dünyada fakir kalmasın.

Bir garibim budur derdim

Tüm dünyayı ben de gördüm

İsterim ki benim yurdum

Dünyadan geri kalmasın.”

Bu sözler Neşet ustayı anlatmaya yeterli değil mi?

“Can yakıp ta kalp kırma, Sen’inde gül benzin solacak bir gün, Her canlının kalbi Allah’a bağlı Herkes ettiğini bulacak bir gün”…

Atasözü gibi Kırşehirlilerin dilinde

“Her kez sazı çalar ama Neşet Ertaş bir başka çalar” diye.

Hemşerileri Boşuna dememişler.