Umre hazırlığının olmazsa olmazlarından ve önemlilerinden  birisi de soğuk alğınlığı,grip ve diğer kullandığınız ilaçları mutlaka yanınıza almanız gerektiğidir.Biz de öyle yaptık ,lakin ben fazladan boğaz spreyi de almıştım ki her akşam yatmadan önce boğazlarımızda biriken virüsleri yok etmek için kullanıyorduk.Dün akşam 30 bin adım yürüme rekoru kırmışız. Telefon öyle söylüyordu. 

Bedeni aşırı yormanın direnç azalmasına neden olduğu malum.O kadar yorgun bir şekilde yattık ki.Hiçbir gürültü veya sesin bizi uyandırabilmesi mümkün değildi. Yatmadan hemen evvel parol almıştım. Gece yarısından beri ikinci parolu da aldım .Hastalığı kaptığımız hem boğazımızdaki ağrı ve yanmadan hem de öksürükten anlaşılıyordu .Saat 04.30 gibi alarm sesiyle uyandım fakat çok aşırı bir titreme ve üşüme vardı.
Yataktan  dışarı çıkmayı bırakın yatakta bile titremeye mani olamıyordum.

Ersan’ın telefonunu acı acı çaldı ama arkadaşlar da zorlukla kalkabildi.Ben gidemeyeceğimi haber vererek sarıldım yorgana.Arkdaşlar gittikten sonra güçlükle ve sıcak su ile abdest alabildim.Mescide bile gidemedim. Odada yer bir örtü sererek sabah namazını kılıp tekrar yatağa girdim.Saat 9 da kalkıp restorant bölümüne indim.Arkadaşlar da geldiler .Kahvaltıyı birlikte yaptık.Bir parol daha alınca üşüme hissi geçti.Ümit ve Hikmet , Nüsuk programından Ravza’ya ziyaret randevusu almışlardı saat 14.00’da.. Ersan’ın randevusu yanlış alındığı için artık bir yıl boyunca randevu alması muhaldi..Ben ise muvacehe alanında salatu selam ile iktifa ediyordum.

Ersan ile bugün akşama kadar hep birlikte idik.Cuma namazı için caminin dahili dolmadan gitmemiz gereğini ifade edip duruyordum.Biraz ağırdan alındığını görünce hırkamı alarak mescide doğru hareket ettim.Ersan ile birlikte üst kata akan insan seliyle üst kata çıkıp gölgelik bir yer bulduk.Bir müddet zikir, dua, tefekkür ve namaz kılarak vakit geçirdik. O esnada iç ezan da okundu.Yanımıza gelen Yemenli gölgelik yeri isteyip durdu bizden.Biz de her defasında yanımızdaki boş yeri göstererek cevap verdik. 

Sünneti kıldıktan sonra imam-hatibin selamı ile kulaklarımızı açtık.İmamın kurduğu cümleler,serdettiği düşünceler çok cesur geldi .Bir memleketten bahsederek mealen şöyle diyordu:"Allah o memlekete yeraltından ve yerüstünden birçok nimet ve zenginlik verdi. Ayrıca Haremeyn'in emanetini de onlara tevdî etti.Çevrelerindeki bütün ülkelerde savaşlar ,kıtlıklar,yokluklar ve yıkım varken bu memleket huzur ve emniyet içinde yaşıyor. Şayet bu memleketin halkı Allahın bu ikramı ve insanına nankörlük yaparsa emanet ellerinden alınır ve o topluma verilen ikramlar son bulur. "

Hayretler içerisinde kaldım.Sanki son beş yıldan beri Muhammed B.Selman eliyle ABD'nin yürüttüğü ılımlı İslam/laikleşme sürecinde yapılanlar en büyük dini otoriteler tarafından açıkça tenkit ediliyor bu uygulamalarla ülkenin batacağı , emaneti taşıma ehliyetini kaybedeceği hatırlatılıyordu.Esasında Ra'd suresi 11ayetinde toplumsal  değişim yasasını bildiren değişim kanunu herkes tarafından bilinir fakat hayattaki karşılığı ve tefsiri hususunda zayıfız.

Dünden beri Suudi rejimin kafalarından kural ihdas edip adeta Msülümanlara gavur zülmü yapmasına iyice öfkelenmiştim. "Yapın ,yapın,daha fazlasını da yapın ki Allah sizden alsın emaneti de ehline versin!".Bugün imamın tehlike çanlarının çaldığına dikkat çekmesi beni mutlu etti."Demek ki hala Allah'tan korkan müttaki ,hakiki alimler varmış meydanda!" dedim Ersan'a...Kafasını sallayarak tasdik etti beni .

Mekke de de aynı hutbe okununca dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanlar çok sevinmiş lakin Suudi Rejiminin derhal imamı tutuklayıp hapse attığını duyunca çaresizce izlemişler. Tekrar etmekte fayda var: 100 yıldan beri  Allah mübarek toprakları Suudilere emanet etti .Onlar da- iyi ,kötü - burayı muhafaza ettiler. Petrol , hac ve umre vesilesiyle dünyanın en zengin kaynaklarına sahip devlet olarak ayrı bir havaları oldu fakat 2016'dan itibaren ABD'nin dayatmasıyla değişen saltanat kuralları, laikleşme/ dinden uzaklaşma / modernelşme(!), dini değerlerle istihza etme, çıplaklık ve fuhşun yaygınlaştırılması,  içkinin serbest bırakılması,İslam ahkamının aşama aşama bırakılması gibi birçok değişim Sünnetullah'ın devreye girmesiyle bu bölgelerde huzurun ve emniyetin elden çıkmasına sebep olacaktır.Bunu görmemek için gerçekten de anadan doğma kör olması gerekir.

Namazdan sonra cemaatin alanı boşaltması 10 dakika kadar sürdü. Ersan ile birlikte alt kata inip yılan gibi kıvrılıp Selam kapısına varan koridoru takip ederek müvacehe sahasına ulaştık. Böylece Resulullah'ı en yakından selamlama arzumuzu tahakkuk ettirebilecektik. Nihayetinde öyle de oldu.Doya doya selam verdik. Selam ilettik. Tefekkür ettik. Allah sevgimizi,Resulullah muhaabbetimizi ibadete olan düşkünlüğümüzü Kur'an ile olan rabıtamızın zayıflamasını derinlemesine  düşünme imkanı bulduk iki turlu dönüşte...

Selamı müteakiben ehli Suffa'nın isimlerinin yazılı olduğu Osmanlı yadigârı açılabilen bölüme geldik. Orası, açık alan olması hasebiyle diğer völümlere nazaran daha sıcaktı. Mescidin içini neden buzdolabı gibi soğutup milleti hasta ettiklerini anlayabilen varsa güzelce izah etsin lütfen.

İkindiden sonra Ümit ve Hikmet ile buluşup mescide girdik .Akşam namazına kadar sevap kazanma ve Meleklerin mağfiretine müstahak olabilmek gayesi en ulvî gayemizdi.
Ne yaptığımız kısmen  mahfîdir kısmen zahiridir. Zira şuhudu e'ayanın önünde oluyor herşey. 

Yatsı namazını kıldıran imam uzun ayetleri okuyarak dünya hayatının mahiyetini hatırlattı. Bir anda kendimi çok başka alemlerde buldum .Kıssaların dili, hayatımızın nasıl bir ırmakta aktığını düşündürttü .Acı hakikatler bir anda yüreğimi yaktı. "Ey İnsan!" diyesim geldi .
"Bu yolun sonu helaktir,huzursuzluktur, mutsuzluktur,nihayeti olmayan savaşlardır insanlıktan uzaklaşıp hayvanlaşmaktır. Toplu cezaya muhatap olmak demektir !"