Koltuk sevdası bir tutkudur.

İnsanlar koltuklara âşık olmaya yakalanmaya görsün.

Koltuk sevdalılarını leyla ile mecnun aşkı gibi ölüm ayırmakta.

Koltuğa bir sevdalanmaya görsün.

Koltuk aşkı sevgisi hiçbir şeye benzemiyor.

Yakalananlardan görüyoruz.

Bu yaşım kadar kurtulanı görmedim.

Yeter artık diyeni hiç bilmiyorum.

Kişinin koltukta ne pahasına olursa kalma hırsıdır.

Koltuğa yapışmanın ne olduğunu bilirsiniz bazı insanlar koltuğa yapışmaya görsünler onlar sahip oldukları koltuktan kopamadıklarını hatta yapıştığını görür ve biliriz yerelde ve genelde.

Babada kalmış mal gibi sarılırlar.

Bu kişiler bulundukları makamda ömür boyu kalmak isterler.

Kendilerine göre nedenleri de hazırdır:

 “Biraz daha hizmet yapayım”

Hizmet önce kendisine, sonra evlatlarına, daha sonra yakınlarına, arta kalırsa etrafına.

Bu husustaki hırs, kibir, ego gözlerini bürümüştür.

Bir zamanlar savunulan değerler, şikâyet edilen haksızlıklar bile unutulur.

Artık şimdiki zaman ve gelecek ikbali düşünülür.

Tek hedef koltuğun ve gücün korunmasıdır.

Geçmiş ve geleceğin muhasebesi önemli değildir.

Ne de olsa ona göre toplum bu gerçekleri görmemekte ve anlamamaktadır.

Tek doğru kendinin söyledikleri ve yaptıklarıdır.

Çevrenize bir bakın, ne kadar da varlar değil mi?

Koltuk çekiciliğinde mi yoksa insanların nefisin Rab edinmesinde mi?

İnsan nefsine tabi olunca koltuk askıda baskın oluyor.

Bazen aynı koltuk yapışkanı ağabeyleri, ablaları sivil toplum kuruluşlarında da görürüz.

Ömrü koltukta geçen seçilmişleri oda başkanlarını görmekteyiz.

Her mesleğin emeklisi var koltuk sevicilerin emeklisi yok.

Yaşı altmış beş oldu mu emeklisin diyen ülkede aynı kanunlar koltuk âşıkları için neden çıkarmazlar ki.

Sivil toplum kuruluşların başında ölünce gidenler var.

Koltuk âşıklarını ancak ölüm ayırıyor.

Bunlar için aslında kabirde bir koltuk konsa nasıl olur?

Odalar, borsalar spor kulüpleri ve sayamadığım bu kuruluşlar hizmet vermekten uzaklaşarak amaçladıkları faydaları memlekete sağlamak yerine, başkanlığını yapmakta olan kişilere kişisel ego tatmini sağlamanın ötesine geçemezler.

Hatta kardeşler, eş ve akrabalar ayrı ayrı koltuk kapmışlardır.

Koltuk kapanların çoğu, ben ayrılayım yeter başkası da gelsin başkası da aday olsun demezler gerekirse bu uğurda çok şeylerini feda ederler...

Hatta güvenirliliklerini bile…

Koltuktan güç alan değil, koltuğu güçlendiren ve yaşama tarzı başkalarına bir çağrı olacak olan insanlara ihtiyacımız var.

Hem yerelde hem genelde.

Koltuğun adam ettikleri değil, koltuğu adam edenler bu milletin gerçek evlatlarıdır...

Maalesef koltuk sevdası, tedavisi olmayan bir hastalık haline gelmiştir.

Allah bu milleti koltuğun bir yerlerine yapıştığı insanlardan korusun.

Koltuğu ilahlaştıranlardan uzak eylesin.