Ahmet Mithat’ın, Mithat Paşa’nın maiyetinde gittiği Bağdat’ta Mekteb-i Sanayi öğrencileri için yazdığı iki kitaptan biri bugünkü kitabımız. Sabahattin Çağın’ın tespitine göre eserin ikinci ve üçüncü baskılarında toplam elli fabl yer almaktadır. Kitapta yer alan fablların altında yer alan imzalara bakıldığında “elli kıssanın otuz ikisi Ezop’a, on biri Fénelon’a üçü bir Türk, üçü Bir Osmanlı imzalı adları bilinmeyen iki yazara ait olduğu görülür. Ancak Ezop imzalı fablların üzerine yapılan bir inceleme sonunda bunların tamamının Ezop’a ait olmadığı görülmüştür. Ahmet Mithat, basit gibi görünse de bu fablların filozoflar tarafından yazıldığını, dolayısıyla o kadar da basite alınmaması gerektiğini vurgular. Ahmet Mithat, kitaptaki fablların çoğunluğunun Ezop’a ait olmasının sebebini onun en güzel fablları kaleme alan bir filozof olmasına bağlar. Ayrıca dünyadaki çeşitli milletlerin bu fablları kendi dillerine çevirmiş olmasını da Ezop’un önemine delil olarak gösterir.
Kıssadan Hisse, Ahmet Mithat Efendi gibi edebiyatımıza mal olmuş bir yazarın edebiyat sahnesine adımını attığı ve sonraki eserlerinde de izlerini göreceğimiz bir eser olması ve devrinin eğitim ve ahlak anlayışını yansıtması bakımından dikkat çekicidir.
Çağın, kitaptaki fablların sade ve kısa olanlarından Arapça ve Farsça kelimelerin yoğun olduğu fabllara gidecek şekilde düzenlendiğini, bunun da bilinçli olarak yapıldığını iddia eder. Ona göre bu durum, Ahmet Mithat’ın Türk insanını “okumaya alıştırma” gayesini bu eserinde de uygulamaya yöneliktir. Böylece sade ve kısa hikâyelerle çocuklar okumaya alıştırılacak ardından çocuğun daha uzun ve zor metinlere ulaşması sağlanacaktır. Ahmet Mithat’ın başvurduğu benzer bir uygulama da hisselerde kendini göstermektedir. İlk kırk sekiz fabla hisse ilave edilirken son iki kıssaya hisse yazılmadığı, bunu kitabı okuyan çocuklardan beklediğini düşündürmektedir. Bunu yaparak Ahmet Mithat bir kere daha eğitimci yanını ortaya koymuştur. Kitapta yer alan fabllarda, olduğundan farklı görünme ve bunların insanın başına getirdiği felaketler, kibir, gurur ve hiddetin kötülüğü, kanaatkâr olmak, düşmana güvenmemek, liyakât, sabırlı olmak, tekebbür ve tevazu, dürüstlük, aklın önemi, iyi örnekleri kullanmak ve uygulamak, iyiliğe karşı kötülük etmemek, dalkavukluk yapmamak, istenilen şeyin hak edilmesi, fazla merakın zararları gibi temaların işlendiği görülür. Bu temalar içinde en fazla işleneni dokuz fablla olduğundan farklı görünme ve bunun insanın başına getirdiği felaketlerdir. Bu fabllarda işlenen figürler “Tanzimat ve II. Meşrutiyet Dönemi roman ve hikâyesinde sıklıkla karşılaşacağımız alafranga/züppe tipin prototipleri gibidir.”
Küçük bir alıntı;
Kıssa 27 Fakr u Gınâ ( Ezop)
Bir tarla faresi, dostu olan bir şehir faresini davet edip çörden çubuktan ne buldular ise yediler. Yemekten sonra şehirli köylünün fakrını nev’umma istihza ile ertesi gün kendi bulunduğu saraya davet ve şahane yemekler yedireceğini vaat etti. Ertesi gün köylü geldiğinde vakıa gayet güzel kuş etleri vesaireden ibaret mükemmel bir sofrayı âlâ bir salonda kurulmuş bulduysa da kendileri tamam yemekteyken bir uşak gelip kapıyı açmağla ikisi de birer deliğe savuştular. Uşak gittikten sonra şehir faresi yemeğe devam için diğerini çağırdıysa da köylü, “Seni böyle daima rahatsız ederler mi?” sualine “Ah birader bu ne imiş her gün bin tehlikeden kurtulurum” cevabını alması üzerine, “Ben böyle tehlikeli ömrü ne kadar debdebeli olsa istemem. Benim için sahradaki meskenim cennettir. Çünkü hiç kimse rahatımı bozamaz” dedi ve çekti gitti.
Hisse
“Bir kaşık aşım kaygısız başım” derler pek doğru bir sözdür ve meşhure şaire Fitnat Hanım’ın aşağıdaki beyti dahi bu hükmü müeyyiddir. “Gınâ-yı kalbe sebep devlet-i kanaat imiş Cihânda câ-yı safa kûşe-i feragat imiş”
İlayda Hınıslı’ya göre; Ahmet Mithat eseri yazarken Osmanlının içinde bulunduğu durumu misallendirerek topluma aktarmayı ve toplumda bir farkındalık yaratmayı amaçlamıştır. Bunun dışında eserin yazılmasındaki bir diğer amaçsa, topluma sosyal/eğitici bir mesaj vermek, insanların içerinsinde bulunulan dönemin şartlarına göre hareket etmeleri gerektiğini vurgulamaktır. Özellikle insanların iyilik ettiği kişilerden bile karşılığını beklememesi gerektiği ve kötülüklere karşı hazırlıklı olması gerektiği eserde vurgulanmıştır.
Hikayenin sonunda Ahmet Mithat romantizmden etkilenmiş olduğunu bir açıklaması ile ifade etmiş, iyilik ve güzellikleri yazmanın sırf hayal olduğunu söyleyenlere hakikatın kendisini tasvirinde bile hayal olduğunu savunmuştur.
Bu öyküler konu ve teknik bakımından daha çok geleneğe bağlı yapı gösterir ve ahlaki konularda ders vermeyi amaçlar. Adına uygun düşen şekilde her öykünün sonunda çıkarılacak bir ders vardır.
Bu fabllarda genellikle itiraz etmeyen, kendi işiyle meşgul olan, aklını sadece kendi işleri için kullanan, fakir olsa da mutlu olabilen bir insan tipinin öne çıkarıldığını ve bunların ideal insanlar olarak gösterildiğini söylemek mümkündür.
Çağın ve Vicir’e göre; Ahmet Mithat Efendi’nin Kıssadan Hisse adlı eserinde yer alan fabllarda en çok görülen olgulardan biri yalandır. Birçok fablda kahramanların biri ya da ikisi çeşitli amaçlarla yalana başvurmaktadır. Bu amaçlar kahramanın bazen avını daha kolay elde etmek ya da içine düştüğü zor durumdan kurtulmak içindir. Bazı fabllarda yalan kötünün hizmetinde bir aldatma aracı olarak işlenirken bazılarında bunun tam tersine düşmanı/kötüyü kendi silahıyla vurmak için bir vasıta olarak kullanıldığı dikkati çeker. Diğer taraftan farklı fabllarda yalanın psikolojik nedenlerle okuyucuda sempati uyandırdığı, mazlumun ahını çıkarma biçimi ve tehlikelerden kurtulma aracı olarak işlendiği, tecrübenin yalan karşısında çaresiz kalmasının öne çıkarıldığı görülmektedir. Bu tema az da olsa bazı fabllarda ironi aracı ve kurguyu başlatan unsur olarak anlatım tekniği içinde düşünebileceğimiz şekillerde de kullanılmıştır.
Letaif-i Rivayat’tan önceki kısa fablları okumak beni çocukluk günlerime götürdü. Sizde o günlerinize dönmek, geleceğe yönelik çıkardığınız dersleri hatırlamak, çevrenizdeki gençlere alıntılar yaparak öğütlerde bulunmak isterseniz bu güzel eser tam sizlik.