Dile kolaydır savaş kelimesi. İçi özlemle, bekleyişle, zaferle, ölümle doludur. Savaş: çocuktur, belki bir çiçek, ana bağrının yanışı, uğruna verilen isimler, sayılardır. Çanakkale Savaşı da bu kelimelerin binlercesini barındıran bir tufandır. Vatanın bizler için ne kadar kutsal olduğunu, şehit mertebesine erişmek istercesine siper edilen gövdeleri, “Ana sen üzülme, oğlun şehit oldu sevin.” diye yazılmış binlerce mektubuyla.
Çanakkale’de Harbiye Nezaretinin yayımladığı tebliğ ile eli silah tutan, 13-15-16 tevellütlüler savaşa çağrıldılar. Yaşları 15-16 arasında değişmektedir. Bu küçük eller silah tutmak için cepheye koşar. Onlar bizlere yaşadığımız bu günleri bırakırken dillere “Hey On beşliler” diye türkü olup ardından şiirlere mısra olurlar. Bekdikli halk ozanımız İbrahim Düğer’in dilinden Çanakkale Tufanı…
ÇANAKKALE TUFANI
Bin dokuz yüz on beş büyük bir tufan,
Bağrımızı yakan sızı var burda.
Geçemez buradan bir olsa cihan İman ateşinin közü var burada.
Kale gibi örülmüş etten bir duvar, Elindeki bayrak semaya değer
Boğazın döşüne bakarsan eğer
Dur yolcu diyen yazı var burada.
Denizde, karada çelikten seddim
Geçit vermediler kahraman ceddim
Taarruz değil ben ölmeyi emrettim
Diyen Atatürk’ün sözü var burada.
Kırşehir’den bu davaya soyunan,
Asker olmuş davul zurna toyunan,
Çanakkaleyi kahramanca savunan,
Safalı Mehmed’in izi var burada.
On dörtlüler, on beşliler derildi
Kimi gazi kimi şehit verildi
İstiklal uğruna yere serildi
Yüzbinlerce körpe kuzu var burada.
Bu toprağı kanı ile yoğuran,
O kahraman yiğitleri doğuran,
Ağlayarak feryat edip bağıran,
Anaların ıslak gözü var burada.
Kaleler yaptıran Ulu Hakan’ın,
Mehmet Akif, Arif Nihat Asya’nın,
Sana yazdıkları büyük destanın,
Tarihlere geçen tezi var burada.
Hiçbir güç asla yıldıramaz bizi
Avrupa, ezelden tanırız sizi
Türk’ü, Kürdü ile Çerkezi, Lazı
Yüce bir milletin özü var burada.
İbrahim der tabyaların kıyında,
Ege ile Marmara’nın suyunda,
Anafartalar’da Morto koyunda,
O büyük tufanın tozu var burada.