Deprem çaresizliğin, gözyaşının, umudun adı.

Ülkemizde yüz yıldır birçok deprem yaşandı.

Yaşanmaya da devam ediyor.

Marmara Depremi’nden yine “Sesimi duyan var mı” çağrıları kulaklarımızda çınlıyor.

Bugün on ilde, kazalarda, nahiyelerde, köylerde “sesimi duyan var mı” çığlıkları duyulmakta.

6 Şubat’ta sabaha karşı insanlar uykularındayken Pazarcık’ta gerçekleşen ve on şehrimizde büyük bir yıkıma neden olan depremin büyüklüğü her geçen an daha da fazla vahameti gözüküyor.

Deprem öyle büyüktü ki Anadolu’nun birçok ilinde Kırşehir’de dahi hissedildi, Deprem Allah’ın yaratılış kanunlarının işleyişlerindendir.

Kader, Allah’ın yaratılış kanunlarıdır.

Dünyada büyük depremler her zaman olmuş ve olmaya da devam edecek. İnsan bununla yaşamayı öğrenmek zorunda…

Nasıl öğrenmek zorunda?

Bilimsel olarak öğrenmek zorunda…

Kuran oku ilmiyle başlıyor.

İlmin kapısına kilit asmışlar.

Sen malzemeden çal, uygun olmayan zemine çürük bina yap ya da yapılmasına gözyum, o bina depremde çöksün ve insanlar ölsün, sonra da Allah öldürdü diye ortaya çık, öyle mi?

Bu sözler Allah’a iftira atmaktır.

Önce tedbir sona tevekkül…

Önce çalışma, sonra dua…

Fay hatlarının geçtiği araziler yapılaşmaya açılırsa.

Pancar, mısır, patates, soğan tarlalarına binalar dikilirse.

Otlaklar meralar gökdelenlere tahsis edilirse.

Göller kurutulup derelerinin üzeri doldurularak imara açılırsa.

Zemini sağlam olmayan yerlere, dere kenarlarına, yar eteklerine binalar inşa edilirse.

Ovalara alışveriş merkezleri yapılırsa, ölüme davetiye çıkarmak kaçınılmaz olur.

Kaçak yapılara, devlet arazilerine bir gecede kondurulan gecekondulara imar affı getirilirse.

Önüne gelene duvar, kalıp ustasına müteahhitlik belgesi verilirse.

Yapı denetim sistemi, projesinden inşaat tamamlanana kadar gerektiği gibi işletilmezse, malzemeden çalınmasına göz yumulursa, “al şunu eksikleri görmezden gel” diyenlere “eyvallah” deyip cepler cukkalanırsa binaların çökmesi kader değildir.

Yerleşim yerlerinin zemin etütleri yapılmadan, “bize bir şey olmaz, alnımıza ne yazıldıysa o olur” düşüncesiyle binalar dikilirse, en küçük bir sarsıntıda yıkılması kader değildir.

“Şüphesiz Allah zerre kadar kötülük vermez.” (Nisa, 40)

“Size bir musibet isabet ettiğinde, bu bize neden isabet etti, dersiniz. De ki: O sizin kendinizdendir.” (Âl-i İmrân, 165)

Demek ki neymiş; ahlak, vicdan ve bilim olmazsa “başımıza gelenler kendi ellerimizin ürünü” oluyormuş.