Aslında biz neyiz biliyor musunuz Müslüman?
İnandığımızı iddia ettiğimiz Yaradan’ın ne istediğinden bile bihaber siz.
Vahiyden uzak Kuran sayfalarının tekrarcı lığını yapanlardanız.
Yıllarca Kuran sayfalarını çevirip okuyoruz.
Yılardır öğüt almıyoruz.
Kuran’ı ölüler kitabına çevirdik ruhlara okuyup yükseklerde tutuyoruz.
Allah bize ne diyor diye merak etmeyen ve dolayısıyla birinden bile hakkıyla nasiplenemeyen, Allah’ın bize verdiği görevi geri O’na yüklemeye çalışan üçkâğıtçı, kolaycı, nemelazımcı, uyuşuk, zavallı bir ümmetiz…
Oysa binlerce kez okuyup üflediğimiz Kuran’da Allah diyor ki;
” Allah dileseydi, meleklerden ordular gönderip zalimleri helak edebilirdi.
Fakat bu şerefli görevi mü’minlere verdi ve yeryüzünde adaleti egemen kılmak için mücadele etmelerini emretti…”
Biz ise “Hayır Allah’ım, vallahi olmaz, sen yap!!” diyoruz..
Biz Müslümanların yapması gerekli görevi Allah’a yüklemekteyiz.
Bunun içinde bugün İslam Alemi yanıyor, yıkılıyor kardeş savaşlarıyla.
Kâfirleri unuttuk kendi aramızda sınırlar koyduk mezhep, tarikat din savaşları veriyoruz.
Batılı ajanların desteğiyle kardeş olmayı bıraktık kitabın özünden saptık, birimizi dışlayıp tu, kaka diyoruz.
Müslümanlar benim mezhebimden olmayan ölsün deyip ABD, Batı ve İsrail uşaklığı yapıyor.
Bir yerde okumuştum tamda buraya uyar diye düşündüğüm kıssayı sizlerle paylaşmak istedim.
1920 yılında Topal Molla lakabıyla tanınan bir zat, Afganistan’da tekke kurmuş.
Topal Mollanın müritleri 3 yıl içinde 200 bine ulaşmış.
Müritlerin sayısı 1925’te 300 bini aşan Topal Molla, krala karşı ayaklanma başlatmış.
Bir yıl boyunca Afganistan‘da kan gövdeyi götürmüş.
O yıllarda Afgan kralı olan Emanullah Han, ülkesini terk etmek zorunda kalmış.
*Emanullah Han* ülkesinden ayrılırken Afgan sınırına geldiğinde yanına bir adam sokulmuş ve çok güzel konuştuğu Urducasıyla sormuş:
“Beni tanıdın mı? Ben meşhur Topal Mollayım. Afganistan’daki görevim bitti, İngiltere’ye dönüyorum.”
“Seni tanıdım !” demiş kral
“Ben senin İngiliz casusu olduğunu biliyordum.
Fakat halkıma o kadar çok tesir etmiştin ki, senin casus olduğuna onları *bir türlü ikna edemedim ve inandıramadım*.“
*Sarıklı ve sakallı Topal Molla* sakalını kesmiş, sarığını atmış, başına silindir şapkasını oturtmuş ve *İngiltere yoluna koyulmuş.*
Ülkemizde de her zaman Topal Molla’lar olmuştur.
Kimisi politikacı, kimisi din adamı, kimisi de ilim adamı olarak kendisini tanıtır ve toplumu o göreviyle zehirleyerek birlik ve beraberliği bozar.
Her şeyin bir fitneden ibaret olduğunu ve aslında O’nun zehirli biri, yani bir hain olduğunu anlatırsın ama ya anlayan çıkmaz, ya da kimse anlamak istemez…
Anlamasalar bile seni hain ilan ederler.
Sonuçta salt doğruları söylediğin için yalnız kalmana sebep olurlar.
Ama olsun, görevini yerine getirmiş olmanın verdiği huzurlu, onurlu ve mutlu bir yalnızlık, aldatılmaktan ve gerçek bir hain olmaktan her zaman daha değerlidir.
Düşünmek, sorgulamak, eleştirmek ve bunların sonucunda hainlere biat etmemek, çok önem arz etmektedir.
Çünkü ‘Topal Molla’lar, vahiyle hareket eden peygamberi duruşta olan beyinlere üşüşemez.