On bin yıllık tarihi geçmişi olan bu iki Anadolu şehrinin eski isimleri Makisos ve Nikonya iken şimdi Kırşehir ve Çorum adını aldılar. Birçok medeniyeti bağrında barındırarak, asırlardır her devirde medeniyetlerin doğuşuna, yaşamasına, gelişmesine, yayılmasına ve tüm insanlığa ışık tutmasına ev sahipliği yapan bu iki şehir Asya’dan Avrupa’ya açılan o tarihi kapının eşiğidir. Hititlerin başkenti Hattuşaş, Çorum’dur; Orta Kızılırmak vadisinde yer alan Kırşehir’in olduğu bölgeye de Hitit Vadisi denmektedir. Bu medeniyetin izleri Anadolu bozkırını inci gerdanlık gibi süslemiştir. Geçmişten günümüze medeniyet izlerini ve o medeniyetlerin kurucu mimarları olan kralların, sultanların, evliyaların, alperenlerin, şairlerin, yazarların, gazilerin, şehitlerin eser ve isimlerini geçmişten günümüze kadar muhafaza edip bir şeref madalyası gibi döşlerinde taşımaktadırlar.

 Bu kültürel bağların en önemlisi Âşık Paşa ve oğlu Elvan Çelebi’dir. Âşık Paşa o zamanlar halkın eğitim dili olan Arapça alfabeyi ve devlet yazışmalarında kullanılan Farsçaya on iki bin beyitlik  “Garipnâme” yi öz Türkçe ile yazarak başkaldırmıştır. Âşık Paşa Kırşehir’de doğmuş, yaşamış ve Kırşehir’de Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.

 

Türk diline kimse bakmaz idi

Türklere hergiz gönül akmaz idi

Türk dahi bilmez idi o dilleri

İnce yolu ol ulu menzilleri.

 

 Bu zincirin halkası olan Âşık Paşa’nın oğlu Elvan Çelebi de Çorum’a yirmi kilometre uzaklıkta olan Elvan Çelebi Beldesine yerleşmiştir. Kendi ismini taşıyan beldede camisi, külliyesi ve türbesi vardır. Çorum ve  Kırşehir’in birbirleri ile ne kadar önemli kültürel bağlarının olduğunu buradan anlamak mümkün. İki şehrin de İpek Yolu üzerinde olması sebebiyle batıya gidenler Kırşehir’e; kuzeye gidenler de Çorum’a uğrayıp konaklamışlardır.

Kırşehir Yazarlar ve Şairler Derneği tarafından Valilik, Belediye ve Kültür Bakanlığının destekleri ile iki yıl ulusal,  beş yıl uluslararası şiir dinletisi yapılmıştır. Çeşitli illerden ve yurt dışından gelen şair ve yazarlar Âşık Paşa’yı şiirlerle anma programı ile dergilerde, antolojilerde Kırşehir ve Âşık Paşa’yı yazdıkları şiirler ve makalelerle anlattılar. Gelen davetlilerden birisi de Çorumlu eğitimci yazar Ethem Erkoç’tur. Erkoç’un yayınlanan önemli eserlerinden birisi “Kırşehirli Âşık Paşa ve oğlu Elvan Çelebi’dir. Bu eserinde Âşık Paşa’yı, ailesini ve Çorum’daki Âşık Paşa’nın oğlu Elvan Çelebi’yi anlatarak asırlardır  devam eden kültürel bağı kaleme almıştır.

“Dostluğumuzun baki olduğu o karşılaşmadan sonra Ethem Erkoç’un ciddi bir rahatsızlık geçirip komaya girdiğini öğrendim. Bir ay komada kaldıktan sonra komadan çıktığı haberini aldım ve ameliyatı yapılmak üzere Çorum’dan Ankara’ya sevk edildiğini öğrendim. Ameliyatı başarılı geçmişti. Kırşehir’den ziyaretine vardım, vakit ikindi, güneş camdan içeri vuruyor, aylardan temmuz, sıcak âdeta odayı fırın gibi ısıtmış. Ethem Hocam ağır ameliyatın etkisi ile bitkin ve yorgun vaziyette yatağının üzerinde beni görünce gözleri doldu ve bana;  “Gel İbrahim’im gel Allah’ın bu gününe şükür sizleri de gördüm.” derken sözleri boğazına düğümlendi. Ben ise: “Hocam çok iyi gördüm sizi, daha sizinle çok işimiz var. Yazıp çizip yeni kitaplar çıkaracaksın, bizlere öncülük edeceksin, öyle yaşamdan pes etmek var mı, hayır ve şerrin bizler için olduğunu her an karşılaşabileceğimizi ve kadere boyun eğmemiz gerektiğini biliyorsun.” dedim. Hafif gülümsedi, “İbrahim’im üç gün oldu ameliyattan çıkalı, ne yemek yedim, ne de bir damla su içtim, susuzluk ve şu sıcak hava yaktı beni.” dedi. O ara doktor içeri girdi, Ethem Hoca doktora “Su içebilir miyim?” dedi. Doktor “Az bir su al, ağzını gargara yap ve hemen tükür.” dedi. Ethem Hocam “İbrahim’im  bir damla su bile ne kadar önemli imiş, değerini şimdi anladım,  Allah  herkese sağlık ve sıhhat versin. İyi ki geldin, senin ziyaretin iki aydır kullandığım ilaçlardan daha iyi geldi. İşte dostluklar da  vefa da budur.” dedi. Ve dostluğun, küçük bir ziyaretin bile bir insanı ne kadar mutlu edebildiğini görüne çok duygulandım. Ve bu güzel anıyı bir şiirle tamamlamak için müsaade istedim. Ethem hocam için yazdığım “Sıla Özlemi” şiirimi Kamanlı Âşık Torini seslendirmişti. Ve sonra mahalli sanatçı merhum Muhammer Öztaş bu eseri besteleyerek ölümsüzleşmesine vesile olmuştur. Ve aşıkpaşa ile oğlu Elvan çelebinin bağlarını daha güçlenmesine vesile olan Çorumlu tarihçi yazar kadim dostum Ethem Erkoç’a hizmetlerinden dolayı teşekkür ederim. Ve bende hocamın bu sıkıntılı gününde yazmış olduğum şiirimle “İşte Sıla Özlemi” diyorum…Kendilerine sağlık sıhhat ve uzun ömür diliyorum.

                            SILA ÖZLEMİ

Gözlerime siyah perde iniyor

Yaram çok ağır da başım dönüyor

Bir su verin, ciğerlerim yanıyor

Sılayı bir daha görür müyüm ki?

 

Ahbaplarım hastaneye doldular 

Doktorlar da başucuma geldiler

Sevk edip de Ankara’ya saldılar

Sılayı bir daha görür müyüm ki?

 

Bu dünyaya baki değil tapumuz

Işıkları söndü,  kitli kapımız

Hakkınızı helal edin hepiniz

Sılayı bir daha görür müyüm ki?

 

Çok kısaymış yaşam ecel arası

Bende mi ki acep nöbet sırası?

Sönmeden de şu ömrümün çırası,

Sılayı bir daha görür müyüm ki?

 

Adımı sorarsan Ethem Erkoç’um

Kaç gündür susuzum, hemi de açım

Kar yağdı başıma, ağardı saçım

Sılayı bir daha görür müyüm ki?

 

Eşim refakatçi başımda yatar

Kızlarım gelmişler, elimden tutar

Abdullah Kadir’im burnumda tüter

Sılayı bir daha görür müyüm ki?

 

Çocuklara bildirmeyin durumu

Çıkarın şu kolumdaki serumu

Çok özledim eşi-dostu, Çorum’u

Sılayı bir daha görür müyüm ki?

 

Hastalandım, bozuldu hep düzenler

Beni unutmayıp şiir yazanlar

Kırşehirli şair, yazar, ozanlar

Sılayı bir daha görür müyüm ki?

 

İbrahim’im sen gelince yanıma,

Sanki can-kan kattın benim canıma

Pes etmek de yakışmıyor şanıma

Sılayı bir daha görür müyüm ki?