Tarih boyunca insan, dünya nimetleriyle imtihan edilmiştir. 
Günümüzde bu imtihanı daha belirgin bir şekilde görmekteyiz.
Müslümanların asıl sınavı, özellikle siyasi ve ekonomik güce erişmeleriyle başlamıştır.
90’lı yıllarda idealleri uğruna mücadele eden Müslümanlar, iktidarla tanıştıklarında makam, para ve kadınla yüzleştiler. 
Oysa bir baktılar ki makam tatlı, para güçlü, kadın ise nefsin en büyük imtihanlarından biri. 
İşte bu üç unsur, bugün birçok insanı değerlerinden uzaklaştırarak manevi bir çöküşe sürüklemiştir.
Makam tutkusu, aslında öteden beri insanların içinde var olan bir duyguydu. 
Ancak gerçekten makamı bir görev olarak görenler, ona hapsolmaz, güç kaynağı olarak bakmazdı. 
Ne var ki zamanla makam sahibi olan birçok kişi, bu sorumluluğu bir ayrıcalık olarak görmeye başladı. 
Adaletle yönetmek yerine kibir ve otorite tutkusu ön plana çıktı. 
Rüşvet, adam kayırma ve liyakatsizlik, yönetim anlayışında sıradan hâle geldi. 
Böylece makam, bir hizmet aracı olmaktan çıkıp kişisel menfaatlerin aracı hâline dönüştü.
Para hırsı ise insanların karakterlerini ve ahlaki değerlerini aşındıran bir diğer büyük sınavdır. 
Parayla tanışan birçok kişi, zamanla onun esiri olmuş, servet biriktirme hırsı uğruna değerlerini feda etmiştir. 
Oysaki Allah’ın verdiği rızık, insanın sadece helalinden kazanması ve adaletle kullanması için bir vesiledir. 
Ancak günümüz Müslümanı, parayı bir araç olmaktan çıkarıp amaç hâline getirmiştir. 
Zekât, sadaka ve paylaşma gibi kavramlar unutulmuş, faiz ve haksız kazanç normalleşmiştir. 
Sonuç olarak dünya nimetleri, ahiretin önüne geçirilmiş, bu uğurda doğruluktan sapılmıştır.
Kadın meselesi de insanın en büyük imtihanlarından biridir. 
Şehvetin ve nefsin kölesi olan birçok kişi, ahlaki değerlerini hiçe sayarak bu alanda büyük kayıplar vermektedir. 
Oysaki İslam, kadın ve erkeği birbirine emanet etmiştir. 
Ancak günümüzde, ahlaksız ilişkilerin yaygınlaştığı, aile kavramının yıpratıldığı ve iffet anlayışının küçümsendiği bir ortamda bu emanet anlayışı unutulmuştur. 
Zinaya ve sadakatsizliğe göz yumulması, toplumu derinden sarsan ahlaki bir yozlaşmayı beraberinde getirmiştir.
Bugün gelinen noktada, Müslümanların bu üç büyük imtihanı kaybettiğini üzülerek görmekteyiz. 
Oysa Hz. Peygamber (sav), “Sizin için en çok korktuğum şey, dünya süslerinin sizi aldatmasıdır” buyurmuştur. 
Gerçekten inanan insanlar olduğumuzu iddia ediyorsak, bu uyarıyı dikkate almak zorundayız. 
Dünya nimetlerinin peşinde kaybolmak yerine onları ahiretimize vesile kılmalı, malın da, makamın da, şehvetin de geçici olduğunu unutmamalıyız. 
Baki olan iman ve Salih ameldir.