Bazı Müslümanlarca hadislerin sıhhat derecesini tespit etmek için çözüm olarak sunulan “ Hadisleri Kur’an’a arz ederiz; Kur’an’dan onay alıyorsa kabul ederiz değilse reddederiz!” hükmü, hakikaten de meseleleri çözmede sihirli bir yöntem mi yoksa insanın kendi aklını ve arzularını ilah/rab edinmesinin kapısını açan karanlık bir dehlizin başlangıcı mı? Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse İslam âlemindeki mağlubiyet, donukluk, cehalet ve geri kalmışlığın en büyük sebebi yoğun rivayet kültürüne teslim olmaktır; dolayısıyla rivayet kültürüne teslim olan Ümmeti Muhammet koyu bir karanlığın pençesine düşmüştür, denilmek isteniyor… İddianın zikre değer olanı böyle. Elbette başka hususları da terennüm eden münevverler mevcut… Rivayet kültürü diye vasıflandırılıp tevbih edilen anlayışın asırlardan beri İslam âlemine hâkim olduğu doğrudur. Fakat bu rivayet kültürünün yolu yöntemi belirlenmiş çeşitli usullerle filtrelendiği gerçeğini göz ardı etmemek lazım. Hususiyetle tevhidi Müslüman veya radikal Müslüman diye tesmiye edilen bazı gruplar ve modern dini yöntemle yetişen Müslüman çevreler son yıllarda bu yöntemi çokça dillendirmeye başladılar. Akla ve kalbe hoş gelen bu yöntem hastalığımızın ilacı olabilir mi?


Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim, İslami hükümlerin temelidir. Bir şeyin hükmü ile alakalı ilk bakılması gereken kaynaktır. Ahkâmın menbaı ve masdarıdır. Şayet hükme medar olacak bir delil bulunamazsa sünnete müracaat edilir. Sünnetten de sadra şifa bir delil bulunamazsa icma deliline bakılır. İcma da meseleyi çözmeye kâfi gelmez ise ana delillerden yola çıkarak makasıd merkezli bir bakışla içtihat edilir. İçtihat, geçmişte Müslümanların büyük küçük bütün problemlerini çözen sihirli bir anahtar iken zamanla donukluğun ve çağdaş sorunlara cevap verememenin sebebi olmuştur. Zamanın akışının Allah’ın ayetlerinden biri olduğuna, hayat aktığına, zaman geçtiğine göre değişen şartları dikkate alan yeni ve devingen bir teceddüd anlayışı ümmet arasında hâkim olsaydı halimiz böyle mi olurdu! Mazideki hukuki çabalardan hareketle ve yeni bir gayretle, problemler İslam dairesi içinde hallolsaydı, İslam hukuku tarihte kalmaz, çağa taşınabilirdi.


Sünnetin şeri hükümlerin ikinci kaynağı olduğuna yönelik tarihsel süreçte herhangi bir itiraz dillendirilmemiştir; fakat son iki asırdan beri –özellikle – müsteşriklerin kasıtlı ve garezli iddialarından etkilenen kimi Müslümanların şüpheye düştükleri görülmektedir. Kimi ilahiyat kökenli hocaların oryantalistlerin tenkitlerinden ve modern kabullerden etkilenerek alelacele hadislere ta’n ettikleri meçhul değil. Fikri yönden sekülerizme teslim olan bazılarının modern hayatın paradigmasına uygun bir İslam yorumuna Sünnetin engel olduğunu gördükleri için hadisleri “Kur’an’a arz ediyoruz” söylemine ram olduklarına şahit oluyoruz. Keşke böyle olsa ama hakikatte böyle olmuyor. Kur’an’a arz edilen hadisler aslında o kişinin Kur’an’dan anladığına, anladığı lafzi tercümeye ve en kötüsü de kişinin dünya görüşüne arz ediliyor. Daha vahimi ise ayetler tevil edildikten (hadisi reddetmek için zemin oluşturulduktan ) sonra arz ediliyor. Hem ayetler, her insanda aynı tesirde bulunmuyor hem de işin içine heva ve heves faktörü giriyor.


Bu söylemi bayraklaştırıp halka mal eden kimi hocaların sağlam bir usulle İslami ilme sahip olmayan bazı Müslümanlar üzerinde çok etkili oldukları bir vakıa. Söylem hem moda olmuş durumda hem de ambalajı cazibeli. Lakin Kur’an’a arz eden kişi Kur’an’ın kaçta kaçına arz edecek? Yüzde birine mi, yüzde onuna mı, yüzde yirmisi mi yüzde ellisi mi… Şayet vaziyet böyle ise hadisi Kur’an’ın bir kısmına arz etmiş olur. Kaldı ki arz eden kişinin fıtratı, ideolojik kampı, kavmiyeti, cinsiyeti, statüsü vb devreye girdiğinde işin rengi değişir. Mesela; kişinin intikam alma duyguları affetme, hoş görme duygularından daha baskınsa bu hadisleri değerlendirmesine etki edebilir. Asabiye hissi kuvvetli olan kişi için mevzu olan Arapları, Acemleri, Türkleri vs öven rivayetler, hadis seviyesine çıkabilir. Feministler için de erkeğin kavvam ve aile reisliğine vurgu yapan hadisler böyledir. Kadını ön plana çıkaran hadisler daha sıcak gelecektir. Kadının dört şey için nikâhlanacağını söyleyen hadis, feminist Müslüman kadınlar ve modernist erkekler tarafından tekzip edilebilir. Hâlbuki hadis toplumdaki vakıayı haber veriyor ve tecrübeye dayalı bilgi. Hala da geçerli bir kıstas. Kadın için de erkekte bu sıfatlar aranmalı hükmü hadisin mazmununda mevcut zaten… Kimi vakit insanlarda karakter haline gelmiş dönemsel beğeniler, örf ve adetler normal kabul edildiği için buna aykırı gelen hadisler kolayca reddedilebilir. Mesela çocukların hafifçe tedibini haber veren hadisler de hakeza. Aile, akrabalar ve karı-koca ilişkilerindeki modern anlayış da hadisleri değerlendirmede ölçü kabul edildiği için reddedilebiliyor. O kadar ki kişi Resulullah’ın ağzından bu hadisi duysa bile kabul etmeye yanaşmayabilir.


Hülasa: Kulağa hoş gelen Kur’an’a arz ediyoruz diyerek propagandaya kanmak çok kolay. Allah muhafaza, Kur’an’a tabi olduğunuzu zannedip, birilerinin heva, heves ve yanlış kavrayışlarına tabi olabilirsiniz. Peygamberimizin örnekliğini göz ardı etmek, iki yanı derin uçurumlarla çevrili çetin dağ yolunda uzun bir yolculukta, yolu ve yoldaki tehlikeleri iyi bilen bir kılavuzun rehberliğini kabul etmemek demektir. Her an ayaklarınız kayıp uçurumun dibinde bulabilirsiniz kendinizi.