Daha önce edebiyatın ve edebi eserlerin ne olduğuna dair birlikte bilgilenmiştik. Bugün edebi eserlerin fonksiyonları ve getirileri üzerinde kafa yormak istedim. Temel literatür bilgileri ve uzman görüşleri bize önemli derecede faydalı olacak. Haydi başlayalım.

Prof. Dr. İlhan Genç’e göre edebiyat, hem felsefenin kuru ve soyut, hem de tarihin somut ve olmuş olanı anımsatmasından daha büyük zenginliğe sahiptir. Edebiyatın işlevleri şu başlıklar altında incelenebilir; Süreklilik, Bilgi, Tipler yaratma, Psikolojik etki, Keşfetme, Evrensel aydınlatma, Güdümlülük ve Propaganda, Katarsis (Aristo’ya göre insan ruhundaki gerilimlei boşaltma, ferahlatma, temizleme), Sanat, İdeal olma, Özgürleştirici olma, Toplumsallık ve Tecrübe işlevleridir.

“Edebi-eser.nedir.org”da edebi eserlerin yaraları şöyle özetlenmiş; İnsanların duygu, düşünce ve hayal dünyasını geliştirir, zenginleştirir. İnsanlar arasında dostluğun kurulmasını sağlar. Çevremizdeki güzellikleri bize gösterir. Kişinin hissettiği ancak tanımlayamadığı duyguları tanımlar. Bir edebî eseri okuyan kişi psikolojik yönden rahatlar, o eserin kahramanıyla empati kurar, onunla bütünleşir. Edebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır.

Dr. Koray Feyiz’e göre, her şeyden önce edebiyat, dünya hakkındaki zihnimizi ve algımızı açığa çıkarmamıza yardımcı olur ve kutunun dışını görmemizi sağlar. Bununla birlikte düşünmeye, sorular sormaya ve olup bitenleri daha iyi anlamaya başlarız. Okudukça, satırlar arasında yatan anlamı kavramayı öğreniriz. Bu şekilde, gizli mesajları anlamayı, fark etmeyi ve onlardan bir fikir edinmeyi öğreniriz. Feyiz’e göre edebiyatın bazı getirileri; Genişleyen düşünce ve anlayış, Eleştirel düşünme becerilerinin gelişmesi, Geçmişe bir bakış atma imkanı, Başkalarının kültürünü ve inançlarını anlamak, Yazma becerilerinin parlaması, Bilgeliği geliştirmesi, İnsan ruhu bilgisi kazanmak, Kendimizi anlamaya yardımcı olması, Eğlence kaynağı olması, İnsanlığa hitap etmek imkanı, Kelime dağarcığının gelişmesi, Stres azaltılması ve Nezaketin motive olmasıdır. 

Mario Vargas Llosa, birez da sert bir ifade ile “Kitap okumayan, edebiyata el sürmemiş bir insanlık, kaba ve ilkel dili yüzünden ürkütücü iletişim sorunları yaşayan bir sağır-dilsizler topluluğuna döner. Aynı şey bireyler için de geçerlidir. Hiç okumayan, az okuyan ya da yalnız süprüntü okuyan insan, engelli bir insandır” demiş. Edebiyatın ortak bir payda olduğunu, geçmişe kurulan bir köprü ve dil ile oluşturulmuş bir hayat olduğunu, ölümsüzleştirme kabiliyeti olduğunu belirten Llosa’nın iyi bir gelecek için edebiyatın vazgeçilmez olduğunu, edebiyatsız bir dünyanın karabasana dönüşeceğini ifade ediyor. 

Bilgeniz web sitesinde bakın edebiyat için neler söylenmiş; Edebiyat bir insan yetiştirme sanatıdır. Hayata daha pozitif bakan bireyler yetiştirmek ve güzel ahlaklı bireyler yetiştirmek edebiyatla mümkündür. Sanatı, güzeli, değerleri ve insandaki güzellikleri görmek edebiyat ister. Çünkü duyguları, düşünceleri, olayları ve imgeleri anlatmak için edebiyata ihtiyaç duyarız. Edebiyat aslında insanı ve bütün güzellikleri anlatma sanatıdır. İnsanın kendini ve diğer insanları anlamasını sağlayan da edebiyatın ta kendisidir. İnsana kendisini tanıtmak ve anlatmak için edebiyata ihtiyaç duyar. Ve kendisi ile başka insanlar arasındaki bağı da edebiyat ile kurar. Edebiyat insana farkındalık kazandırır, kendini sorgulama ve aydınlanma imkanı sunar. İnsan kendisi ile yüzleşir, başka dünyaları öğrenir, incelik ve estetik anlayışına sahip olur. Edebiyat güzel insan üretme sanatıdır… 

Rita Felski, "Estetik değerin faydadan ayrı tutulamayacağını, bununla birlikte metinlere bağlanma biçimlerimizin sıradışı bir çeşitlilik, karmaşıklık, hatta öngörülemezlik sergilediğini" öne sürüyor. Edebiyatın anlamının sunduğu faydada yattığını öne sürmenin "muazzam bir pratikler, beklentiler, duygular, umutlar, hayaller ve yorumlar alanını", bir bakıma "akla hayale sığmayacak kadar bereketli, girift, bulanık, sancılı ve çapraşık bir alanı" soruşturmaya açtığını savunuyor. Felski'ye göre okur ile edebiyat arasındaki etkileşim dört tarzda gerçekleşiyor: Okurun kendini kitapta bulduğu, kendini öteki olarak teşhis ettiği tanıma süreci, yapıtın içine çekildiği ve etkisinden kurtulamadığı büyülenme süreci, geçmişe veya başka yerlere dair bir şeyler öğrendiği bilgi amaçlı okuma tarzı ve okuru şaşırtarak verili olan üstüne düşündürmek isteyen yapıtın başvurduğu şok stratejisi…

Uzatmak, genişletmek mümkün. Fakat temel olarak varacağımız sonuç, edebiyatın bireyler olarak büyümemize yardımcı olabileceği noktasıdır. Bol edebiyatlı günler dileklerimle…