80’lerin sonlarında genetik  eğitimi  almış moleküler biyologların  küresel iş ağı oldukça gelişmişti. Devasa Rockefeller planı artık devreye girmeye hazırdı. Bu iş için seçilen yer ise  David Rockefeller ve Chase  Manhattan Bank’ın  yakın bağlar kurduğu,  Başkan Menem’in  henüz seçildiği  Arjantin’di. Tarım arazileri ve nüfus yapısı nedeniyle  Arjantin  ilk geniş ölçekli  GDO testi için biçilmiş  kaftandı.

2004 yılında Arjantin GDO ekili  alan sıralamasında  16 Milyon hektarla ABD’nin hemen arkasında yer alıyordu.

1980’lere kadar  Arjantin, nüfusuna bakıldığında  yaşam standartlarının dikkate değer olduğu  bir ülkeydi. Juan Peron döneminden kalan  tarım sistemi, küçük ailelerle dayalı, üretken ve çeşitliydi.1970’lerde  tipik Arjantin  Çiftliklerinde kümes hayvanları, sığır besiciliği, küçük miktarda tahıl ekimi ve sebze yetiştirilmekteydi. Arjantin’in sığır eti o kadar kaliteliydi ki, dünyanın en iyi eti olarak bilinen  Teksas sığır etine  rakip olmuştu.80’lere kadar ihtiyacı aşan bir üretim vardı. Hükümet yardımları ve çiftçi borçları minimum seviyesindeydi.

Her şey 80’lerdeki Arjantin borç kriziyle beraber değişti. 70’lerde petrol fiyatının hızla artmasından sonra ,Rockefeller’a ait Chase Manhattan, Citibank, Chemical Bank, Bank of Boston ve Barclays gibi bankalar, başlangıçta çok iyi koşullarda Arjantin’e kredi sattı. Alınan bu krediler çok gerekli olan petrol alımında kullanılmak içindi. Londra faiz oranlarını düşük tuttuğu sürece, borçlar ulusal gelirden karşılanabilecekti.Bu şartlarda borçlanmak çok cazipti ve  bu yüzden dolar bazında borçlar  inanılmaz derecede arttı.

Ekim 1979’da ABD Merkez Bankası, doların çökmesini engellemek amacıyla  aniden faiz oranlarını %300 arttırdı.Arjantin başta olmak üzere  dünya çapında faiz oranları sarsıldı.

1982’de Arjantin artık  borç tuzağındaydı.Bu tuzak, 1880’de İngiltere’nin Süveyş Kanalı’nın  kontrolünü ele geçirmek için  Mısır’a kurduğu tuzaktan farklı değildi.Rockefeller önderliğindeki New York Bankaları , İngiltere’nin  borç emperyalizminden çok şey öğrenmişti.

1976’da Vaşington’un desteğiyle , Peron dönemi  kanlı bir askeri  darbeyle sona erdi.Darbe, ülkede büyüyen terörizm ve komünist isyanlar  göz önüne alınarak yapılmıştı.

( Ülkemizdeki 12 Eylül darbesi de aynı gerekçelerle yapılmıştı. Ne tesadüf!)Sonradan soruşturmalarda, çoğu liderin Pentagon tarafından eğitildiği, Halkın Devrim Ordusu(ERP) ve Montoneros’un oluşturduğu terörist tehdidin, liderlerinin çoğu  Pentagon’un kötü nam salmış  Amerikalı Ordu okulunda ( School Of Americas) iş isyan bastırma eğitimi görmüş, Arjantin ordusu mensupları tarafından  uydurulduğu ortaya çıktı.

                Başkan Jorge Videla’nın askeri diktası insan hakları ve yurttaş haklarına  saygıda çok “liberal” bir yönetime dönüşmüştü.

                1976’da Arjantin Dış İşleri Bakanı  Amiral Cesar Guzzetti, Henry Kissinger ve yardımcısı Nelson Rockefeller’la  bir görüşme yaptı.Görüşmenin amacı, sayıları oldukça fazla  olan darbe karşıtlarının  askeri cunta tarafından  nasıl bastırılabileceğini tartışmaktı.Yıllar sonra ortaya çıkan belgelerde Kissinger ve Rockefeller’ın  bu işe sadece onay vermedikleri  ayrıca belli başlı isimleri de hedef gösterdikleri ortaya çıkıyordu. “Kirli Savaş” olarak akıllarda kalan bu  temizlik çalışmasında, en az 15 bin entelektüel, işçi lideri, karşıt figür ortadan kayboldu.

Kaçınılmaz olarak yaşam standartlarını ve askeri rejimi protesto eden Peronist hareket ve diğer karşıtlar, vahşice bastırılmıştı. Yeni hükümetten son derece memnun olan David Rockefeller, “Sonunda serbest girişimciliği anlayabilen bir rejimin iktidara geldiği görüşündeyim” demişti.