İlk yazımızda Propaganda ve Halkla İlişkilerin öneminden bahsederek  bu konuya devam edeceğimizi belirtmiştik. Önceki yazılarımızı  okumayanlar için  bir hatırlatma yapmak  istiyorum. Yazımıza halkla ilişkilerin tanımını  yaparak başlayalım H. İlişkiler “İçinde bulunduğu toplumun ve özellikle ilişki içinde olduğu hedef kitlenin  özlem ve özelliklerini tanımak ve bu arada  firmanın  izlediği politika ve uygulamalarını  halkla çok yönlü olarak çeşitli iletişim araçlarını kullanarak yansıtan bir bilim dalıdır. Üniversitede Halkla İlişkiler hocam Aladdin ASNA (Burada hocamdan biraz bahsetmek istiyorum. Ülkemizde halkla ilişkiler konusunda ilk halkla ilişkiler kitabını yazan ve  öneminden bahseden kişidir.  2015 Yılında  genç denecek bir yaşta kaybettik. Kendisini tanımaktan ve hocam olmasından dolayı ayrıca onur duyuyorum. Allah rahmet etsin) H. İlişkileri kısaca, halkın çok  hoşlandığı şeyleri çok yapmak,  hoşlanmadığı şeyleri hiç yapmamak olarak tanımlardı.

 Önceki yazımızda halkla ilişkilerin temel öğelerine devam edeceğimizi belirtmiştik. Bu hafta da  hocamın eserinden faydalanak  bu konuya kaldığımız yerden devam edeceğim. 

  Halkla İlişkiler kuru bir propaganda bombardımanı değildir. Verici ve alıcı kitle arasında karşılıklı bir akım vardır ve verici de bu akımdan yararlanmaktadır. Amaç ise, karşıki  kitleyi inandırabilmek, etkileyebilmek, onu bir eyleme (kampanyayı destekleme, oy verme, askere gitme, toto oynama, bir malı satın alma, Kızılay’a yardım etme vs.)

  Halkla İlişkiler kuruluşun en üst kademe yöneticisine, çizilecek politika konusunda yol gösterme  ve ona kamuoyunun görüşleriyle ilgili enformasyon taşıma işlevidir. Bu özelliği ile kuruluş şemasında Halkla İlişkiler sorumlusu, en üst yöneticinin ( Bakan, Müsteşar, Genel Müdür, Murahhas üye vs.) en yakınında yer alır. H. İlişkiler sorumlusu, en üst yöneticisinin odasına he an kapıyı çalmadan girebilen, önemli kararların alınacağı her toplantıda bulunan, üst yöneticinin her aradığında elinin altında olan yani gündüz-gece, bayram-tatil tanımayan bir elemandır.

  Üst yönetici adına kuruluşu ve onun Halkla İlişkiler poltikasını takip eder. Kamuoyu ile kuruluş arasında bağı kurup geliştirir. Ve kuruluş elemanlarını (en üst yöneticiden en küçük memura kadar) kuruluşun dış görüntüsünü geliştirmek için nasıl davranmaları, nelere dikkat etmeleri, H. İlişkiler’in önemi, hedef kitlenin kuruluş hakkındaki izlenimleri konularında eğitir. Bu üç fonksiyonu ile H, İlişkiler sorumlusunun, bizde bazı yöneticilerin sandığı gibi, sadece eşi-dostu çok olan popüler bir isim olmaktan daha  fazla nitelikleri bulunmalıdır. Haftaya yine hocamın kitabından alıntılar yaparak  H. İlişkilerin önemi konusuna devam edeceğim.

  Ünlü boksör Muhammet Ali Clay gibi sanat ve spor gibi mesleklerde kişilerin kamuoyuna tanıtılmasında Halkla İlişkilerin  önemi büyüktür. Böyle olunca, halkın eğilimini dikkatle ölçmek, iş programlarını bu araştırma sonuçlarına göre ayarlamak, yenşi düşünce ya da eylemin yayılmasında halkın desteğini sağlamak için, ona bu yeni düşünce ya da eylemi tanıtmaya, benimsetmeye çalışmak sanatı olan ‘Halkla İlişkiler’in önemi açıktır.

  Hakla İlişkiler konusunun hızla yayılan ve bu işte çalışanların her yıl birkaç kat çoğaldığı bir meslek haline geldiği ülkelerin; eğitim oranı yüksek, örgütlenmiş bir kamuoyunun söz sahibi olduğu ülkeler olması bir rastlantı değil, bu önemin bir kanıtıdır.

  Bu karşılık düzenli bir kamuoyundan yoksun, eğitim oranı düşük, halk arasındaki düşüncelerin arılaşmadığı ülkelerde ‘Halka İlişkiler’ hiç duyulmamış, ilgilenilmemiş bir deyidir. O halde işlerin halk tarafından yürütüldüğü, bir başka deyimle halkoyunun her alanda ağırlığını duyurduğunu ülkelerde kuruluşlar ve hükümetler  halkla iki yönlü ilişki  kurma zorunluğu duymuşlar;’ iki yönlü ilişki’ üzerinde halkın henüz sesini duyuramadığı, boyunu bükecek yönitilmekten kurtulamadığı ülkelerde ise bu zorunluluk çıkmamıştır. Açıktır ki bu farklı durum, iktisadi durum düzelirken kamuoyunun  da aydınlanması umulacağına göre, bu durumdaki ülkelerin de  gelişmiş ülkeler gibi, Halkla İlişkiler konusuna daha kalkınmanın başındayken eğilmeleri gerekir.

  Şu halde yirmibirinci yüzyılda bir banka yöneticisinin, bir sendika başkanın,  bir parti önderinin olduğu kadar, bir genel müdürün, bir müşteşarın, bir başbakanın da  Halka İlişkiler’in ne olduğunu bilmesi, halkla iki yönlü bağlantının nasıl kurulacağını anlaması gerekmektedir. Yetişen yöneticilerin  diploma alırken kafalarında bu bilgilere de yer vermeleri, gelecekteki sosyal düzenin işleyişini şimdiden güven altına almak demek olacaktır. Devam edecek