İlk yazımızda Propaganda ve Halkla İlişkiler öneminden bahsederek bu konuya devam edeceğimizi belirtmiştik. Önceki yazılarımızı  okumayanlar için  bir hatırlatma yapmak  istiyorum. Yazımıza halkla ilişkilerin tanımını  yaparak başlayalım H. İlişkiler “İçinde bulunduğu toplumun ve özellikle ilişki içinde olduğu hedef kitlenin  özlem ve özelliklerini tanımak ve bu arada  firmanın  izlediği politika ve uygulamalarını  halkla çok yönlü olarak çeşitli iletişim araçlarını kullanarak yansıtan bir bilim dalıdır. Üniversitede Halkla İlişkiler hocam Aladdin ASNA (Burada hocamdan biraz bahsetmek istiyorum. Ülkemizde halkla ilişkiler konusunda ilk halkla ilişkiler kitabını yazan ve  öneminden bahseden kişidir.  2015 Yılında  genç denecek bir yaşta kaybettik. Kendisini tanımaktan ve hocam olmasından dolayı ayrıca onur duyuyorum. Allah rahmet etsin) H. İlişkileri kısaca, halkın çok  hoşlandığı şeyleri çok yapmak,  hoşlanmadığı şeyleri hiç yapmamak olarak tanımlardı.  Konumuza geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim.

  Halkla ilişkiler halkın (yani hedef kitlenin) sesine kulak verme eğiliminden doğmuştur. Propaganda ise tek taraflı bir mesaj bombardımanı, bir beyin yıkama çalışmasıdır. Onda amaç, ne bahasına olursa olsun hedef kitleyi kendi yönünde inanç ve eyleme yöneltmektir.

  Propaganda sanatının ustası, Hitler’in en yakın yardımcısı Goebbels, bu faaliyeti “bir siyaset aleti, toplumu kontrol altında tutabilme gücü” olarak tanımlamaktadır. Nazi Almanya’sının Propaganda Bakanı tanımına şunları eklemektedir: Propagandanın işlevi sadece düşünceleri dönüştürmek değil, asıl kitleleri cezbederek onları sıraya sokmaktır. Görevi, uygun ortam bulunduğunda kişi faaliyetlerinin tümünü perdeleyerek bireyin çevresini yeni hareketimizin (Nazi hareketi) dünya görüşünü kavrayabilecek biçimde değiştirebilmektir.”

  İşte propaganda ile halkla ilişkilerin temel ayrılığı buradadır. Halkla ilişkiler mesleğinin inancı, bugünün insanlarının nasıl yöneltildikleri, hükümetlerin kendileri için ne yaptıkları, kendileri adına ne kararlar aldıkları ve yararlanacakları kolaylıklar ve devlet hizmetlerinin neler olduğu konusunda bilgi sahibi olmak istedikleri ve buna hakları olduğudur.

  Demokrasi’nin ‘halkın halk tarafından halk için yönetilmesi’ biçimindeki tanımının altında da bu anlam yatmaktadır. Hükümetin vatandaşla ilişkilerinde söz konusu olan bu karşılıklı diyalog zorunluluğu, özel kuruluşların hedef kitleleri ile ilişkileri için de geçerlidir. Devam edecek