Hikâyenin 80. Bölümünde: Ağa Huzura doğru uçarken; Çoban ağasının kendisini sahiplenmesini, kapısını sofrasını kendi evladına açar gibi açtığını, gönlünü kızına kaptırdığını anlatıyor.
Hikâyenin 81. Bölümünde: Çoban ağaya geçmişteki verdiğim bir sözüm var dedin. Sözünde sadık kaldın. Kavalı çalmaya başlayınca geçmişi hatırladın bana hep selam saldın. Kavalın sesine hayran kaldın. Hep maziye daldın.
Hikâyenin 82. Bölümünde: Çoban ağa beni tanıdıkça verdiği söz aklına geldi. Benimle hep hareketli şendi. Verdiği sözün vaktinin geldiğini biliyordu. Huzura çıktıktan sonra sözünü kabullendi.
Hikâyenin 83. Bölümünde: Kızılırmak ağa için bir imtihandı. Ağa biliyordu Kızılırmak kurban alacak. Bu kurbanında çobanın anası mı? Kendisi mi olacak? İnançlıydı, hazırlandı. Koyunların tercihinin Kızılırmak’tan su içmesinin; yıllar sonrası tekrar Kızılırmak la imtihan olunmasının sırrını çözmüştü. Kızılırmak bir vesile araçtı. Yolcu yolunda gerek dedi. Arzu ettiği beklediğine kavuşma vakti gelmişti.
Hikâyenin 84. Bölümünde: Kız babasının ahret yolculuğuna çıktığını görünce. Adımı Nur koydun. Ananın adı da Nuriye idi. Evimiz nurlansın diye. Anası inançlı kadındı. Bu çocuk en iyi medreselerde eğitim alsın dedin. En iyi eğitimi aldırdın.
Hikâyenin 85. Bölümünde: Ağa kızı babasının çoban gelene kadar, geçmişini adeta unuttuğunu, çoban gelince verilen sözlerin hatırlandığını ve sırrını anlattığını, geçmişin defterinin kapanma zamanının geldiğini söyledin.
Hikâyenin 86. Bölümünde: Ağa kızı: Babam sırrını çoban gelene kadar hep içinde sakladın. Ben de çoban olarak geldim bu kapıya… Ağa öldü. Ağanın oğlu yoktu beni oğulları bildiler yeni ağa sensin dediler. Benim yaşadıklarımı sende yaşıyorsun. Baba Kızılırmak la imtihanından dolayı çobana beni vermek istemedin. Benim yaşadıklarımı yaşamasınlar diye. Hep içine attın, sararıp soldun. Kaderi mi? Kederim mi? Diye hep hayıflandın.
87
Âşık çoban dedi. Benim adım Abdullah, herkes bildi biri garip
Anam dergâhın aşçısı, hem madde hem mana âleminde bir garip
Alıyor gıdasını, taşıyor geçmişten geleceğe emin bir sahip
Bana dedi ki çoban Abdullah senin baban, benim anam, pek garip
88
Biz almışız manevi gıdamızı Yunus Emre, Taptuk dergâhından
Selam olsun erenlere Hacı Bektaş Veli Ahi Evran diyarından
Bizleri buluşturan Allaha şükürler olsun Irmak bucağından
Babam sana mı? Dediler, Molla Kasım erenler dergâhından
89
Öğüdünü aldın Şeyh Edibali den, Yaşadığın süre mert oldun
Sen mertliğinle kimine şifa oldun, kimilere de dert mi? oldun
Dostların seni hep sevdi, saydı. Dostuna da düşmana da mert oldun.
Düşman uyumadı, geçmişteki fakirliğinle onlara dert oldun.
90
Sözünün eriydin, uyanıktın, seni hiçbir zaman istemediler
Onları eşkıyanın elinden kurtardın, rahatı istemediler
İnsan yerine konmamaya alışmışlardı, seni bilemediler
Sen onlara mertliği insanlığı gösterdin, seni bilemediler
91
Gökyüzü seviniyor gibi bulutları Kızılırmak’a boşaltı
Sularını alan Kızılırmak’ta adeta bütün etrafı kuşattı.
Bekledikleri vardı, onları düğüne hazırlar gibi donattı
Aradığını bulmuş, aşkına kavuşmuş gibi suyunu çoğalttı
92
Kızılırmak için bayramdı, kutlamalar için köpükler ayrandı
Çoban, koyun vesile, gönüller bir olunca samanlık seyrandı
Geçmiş, gelecek insanlar için, ders almak için bir bayramdı
İstekleri yerine gelmiş herkes yaşanan olaylara hayrandı
93
Çobanın aşkı zalim bir ağanın zevk ve hırsı için başlamış
Zalim ağa zevkinden deli olmuş, birçok garibi haşlamış
Hep oynamış insanla, koyun, tuz, Kızılırmak nefsi okşamış
Zamanla hayattan zevk almaz olmuş dünya onu boşlamış
İmtihan sırrı ortaya çıkmaya başladıkça hakikatlerde bir bir ortaya saçıldı. Kimler aşkına kavuşacak. Kimler şaşkına dönecek. Maddi aşk mı? Galip gelecek ya da manevi aşk mı? Bu olayın kahramanları hangi bölgemizden, kimlerle yaşamışlar…
Devam edecek.