Vekil dediğin halkından aldığı temsil görevini en güzel şekilde yerine getiren olmalı.
Vekil dediğiniz kendisini değil; kendisine oy verenleri önde tutmalı.
Vekil dediğin hakkı önde tutan;
kendine bunu dert edinen olmalı.
Seçimden seçime tandık yüzler Kırşehir sokaklarında geziyor.
İki vekili olan ilimize göre adayların sayısı bayağı yüksek.
Ankara’da dayısı güçlü olanlar ilk sıraya girecekler gibi gözüküyor.
Bugün değil yıllardır böyle.
Türk demokrasisinde değişmeyen vekil adayı olma sistemi.
Ne kadar adı halk seçiyor olsa da yukarının adayını halk seçiyor.
Halk kendi adayını değil partisinin atadığı adayına evet diyor.
Ama bilinen bir gerçek var ki Kırşehir’de artık vatandaş, pasif, hiçbir yerde gözükmeyen, suya sabuna karışmayan, sadece koltuk nöbeti tutan vekil tipi istemiyor.
Bakınız şöyle etrafınıza daha şimdiden hiç alakası olmayan aday adayları sosyal medyada dolaşıyor.
Kimileri sırf “reklam” olsun diye aday adayı oluyor.
Bazıları bozulan işlerini düzeltmek için veya bulunduğu görevin taçlandırılarak, güçlendirmek için aday oluyor.
Kimileri de “benimde adım olsun” diye aday adayı oluyor.
Bunların içerisinde bazıları aday adayı olurken “Ben bu göreve layık mıyım” “haddime mi” veya “Ben, gerçekten de milletime hizmet etmek için mi adayım” diye bakmaz mı?
Kapasitem nedir?
Eğitimim, kültürüm buna yeterli mi? demez mi ?
Seçilip seçilmemeleri önemli değil.
Önemli olan! “Ya çıkarsa” misali!
Bugüne kadar çok vekil gördük, aslını hiç tanımayan ve milletvekilliği yemini dışında hiç kürsüye çıkmayarak, temsil ettiği kentin, sorunlarına değinmeden aldığı milletvekili maaşını alarak gününü tamamlayan...
Çok vekil gördük, Ankara’ya gittikten sonra kendisini o makama gönderen seçmenlerini ve şehrini unutan.
Çok vekil gördük Şehri için bir çivi çakmayan.
Çok vekil gördük seçimden seçime selam veren.
Bundan evvel çok vekil tanıdık yıllarca vekillik yapmış ama ismi cismi olmayan, kendini hiç yormayan, ortalıkta hiç gözükmeyen...
Çok vekil biliriz, mecliste el kaldırıp, el indiren ve kaldırdığı elin dahi neye kaldırıldığını bilmeyen.
Seçilenlerin halk iradesine dayanması ve onu temsil etmesi gerekir.
Oysa halk siyasi sürece beş yılda bir kere ‘müdahale’ ediyor.
Aslında o bir günde yaptığı da parti başkanı tarafından ‘tayın’ edileni onaylamak…
Velhasıl ortada adına layık bir seçim ve temsil yok, hiçbir zaman da olmadı…
İnsanları aldatmaya, oyalamaya yarayan demokrasi oyunundan ibaret…
Hiçbir zaman seçilenler seçenleri temsil etmiyor.
Siyasi liderlerine kendisine ve çevresine hizmet ediyor…
Kaldı ki, siyaset bir ‘meslek’ ve profesyonellerin işi olmaya devam ettikçe,
Haktan, Ahlaktan Adaletten söz etmek mümkün değildir…