I’ıh: Hayır, yok
Iccık: Biraz, azıcık, bir parça
Iğıl ığıl akma: Yavaş yavaş
Iğralamak: Sallamak
Iğranmak: Sallanmak, kımıldamak
Ihmak: Yere çökmek
Ilgıt ılgıt: İçin için- yavaş yavaş
Ilkaç: İşini yoluna koyma
Illıngaç: Bebelerin yattığı salıncak
Imırsık: Pasif, hasta görünüşlü
Ipıl pıl: Işıl ışıl, parıl-parıl
Ipışşık-ıpılak: Aydınlık, çok aydınlık
Irak: Uzak
Iramadan: Ramazan
Iramak: Uzaklara gitmek, tezikmek
Irasada-Arasatta: Tam olgunlaşmamış
Iravıh: Rauf.
Irayım: Rahim
Iraz: Raziye
Irbık: İbrik, ucu emzikli bakır su kabı
Irgalamamak: İlgilendirmemek
Irgat: Arazi işçisi
Irgatlık: Ekin biçme zamanı
Irılmak: Uzaklaşmak, gitmek
Iska: Küçük arpacık soğanı
Ismarıç: Sipariş
Istar: Halı ve yastık dokuma tezgâhı
Işıklık: Pencere
Işınnımak: Aydınlanmak
Işkın: Yeni sürgün bağ çubuğu.
Işmar: Kaş göz işareti
Işşık: Işık
Izıycık: Daha az
-İ-
İbik: Kanatlı hayvanların gagası
İcar: Kira, kiraya verme
İçerlemek: Bir olaydan dolayı kızgınlığını içine atmak
İçirik: Fazla kullanılmış, küçük parça parça yünler
İddialaşma: Bahse girme
İğ: Yün eğrilen başı topuzlu, alt kısmı ince alet
İğdiş: İşe yaramaz, cılız
İlane: Lahana
İlean: Leğen
İlik: Düğme
İlimon: Limon
İlişkir: Sucuk
İliştir: Kevgir
İlletli: Hastalıklı
İlmek: Göze göze örmek, işlemek, ipleri birleştirmek
İmbal: Ucu iğneli değnek, hayvanları yönlendirmek için
kullanılır.
İmece: Ortaklaşa yapılan iş
İnatlaşma: Bir konuda direnç gösterme, direnme
İnce ağrı: Verem hastalığı
İncik: Ayak bileğinin arka kısmı
İngi: Boğaz hastalığı
İnme: Felç olma
İnne: İğne
İntizar: Beddua, aaah
İpdi, ipdili: Önce, önceki
İpsiz: Avare, aylak, sorumsuz
İrbik: İbrik, su kabı
İri: Hayvan yemi, cüsseli, babayiğit
İrin: Cerahat, iltihap
İrmek: Seven, içten
İsilik: Pişik, kızarıklık
İşlengi: Elişi, kanavice, oya
İşlik: Mintan, gömlek
İşmar: El, göz ve baş ile yapılan işaret
İt: Köpek
İtaa: Yufka ekmek yapılan tahtanın altına serilen bez parçası
İtizimiş: Kokmuş
İvedi: Acele
İvez: Sivrisinekten küçük sinek türü
İviklemek: Köşesini, bucağını aramak
İvitmek: Ayırmak
İye: Eğe
İyinnik: Yardım etmek.