25 Ocak 2024 Perşembe günü umre için gerekli hazırlıkları tamamlamakla geçti vaktimiz...Yol boyunca doğru düzgün dinlenme tesisi bulmak mümkün değildi. Türkiye'deki şehirler arasına yakın mesafelerde kurulmuş olan dinlenme tesislerindeki temizliğe ve düzene alışmış olan bizim gibilerin bakışıyla Suudi Arabistan'ın standartları çok düşük geliyor...Bunu tecrübeyle bildiğimizden ötürü mümkün mertebe dışarıdan bir şey yemeyecek şekilde azıklarımız hazırlandı...Medine ve Mekke 'de lazım olan malzemelerin dışında fuzuli bir şey almadık...
Katar'dan Cuma günü 03.15 gibi sokaklarda ins cin top oynarken çıktık yola...Önce Suudi Arabistan ile Katar arasındaki Bu Semre ve Selva sınırını geçtik. Katar ve Suudi gümrük memurları bırakın zorluk çıkarmayı bizim bagajlarımızı bile aramadılar; biraz sohbet edince zahmet vermemek adına bagajdakileri indirtmeye gerek görmediler, bizim söylediğimize inandılar; hususi bir kolaylık gösterdiler.
Katar yolları yer yer sekiz geliş sekiz gidiş ve tamamı Işıklı, devasa bir yapıydı. O kadar çok ana yol, yan yol, kavşak, köprü üstü, trafik ışıkları vardı ki..."Kimin için yapmışlar bütün bunları, bizden başka kimse de yok ki..."diye düşünmekten kendimi alamadım....Yol boyunca polise rastlamadık; hız sınırları kesindi ve beş on km mesafeye konulmuş olan ( flaş ) kamera ile sürekli murakabe ediliyordu...Kanuni intizam ne insanların vicdanına ne de polisin insafına bırakılıyordu...Kuralları çiğneyenleri uymayana uygulanan şiddetli tecziye, herkesi hizaya sokuyordu...
Hız taaddi cezası 500 riyal, kırmızı ışık
cezası da 6000 riyalmiş!!!(Suudi Arabistan'da ise kırmızı ışık ihlalinin 400 riyal ve 24 saat hapis cezası olduğunu yaşayarak öğrenmiştim)...
Kesesine güvenen, efelenen varsa buyursun , er meydanına çıksın..."Keskin sirke niçin küpüne zararmış kat'î surette bellesin"...
Parmak izim, daha önce Suudi Arabistan'da yaşadığım için, sistemde tanımlı görünüyordu. Polis "sen daha önce burada yaşadın mı" dedi. "Evet, Riyad ve Cidde'de bulundum ; Riyad ve Cidde ahalisinden sayılırım " diye cevap verdim..."Ben de Cizan ahalisindeyim. Hoş geldiniz, buyurun /Ehliiyn...Tefaddal..." diye mukabelede bulundu gülümseyerek....
Suudi Arabistan -Katar sınırı 5 metrelik dikenli tellerle bölünmüştü...Deniz kenarındaki 5 kmlik hudut o kadar muazzam şekilde yapılmıştı ki insan geçişini imkansız hale getirilmişti...Deniz kenarı olduğu için tan yeri ağarırken dalgaların kıyıya vuruşunu görebiliyorduk.
Yapay hudutların böldüğü iki şehir/ iki ülke arasında yavaş yavaş ilerlerken 20.yy'da cetvelle çizilmiş sınırların başlangıçta sadece coğrafyayı bölerken zamanla nasıl kalpleri , akılları böler hale geldiğini ,bir adım öteye giderek düşmanlık vesilesi olabildiğini tefekkür ettim.
Aynı kabileden olan ,iki Müslüman kardeş Arap'ı sınırlar çizerek bölmek ve pasaport , vize marifetiyle girmek mecburiyetinde bırakmak az Şeytanlık değil diye düşündüm. Bu Şeytanlığı da 200-300 yıldan beri İngilizler 'den daha iyi beceren başka bir millet yok yeryüzünde..(Şunun şurasında 100 yıl önce birer vilayetimiz olan coğrafyayı pasaport ve vize ile gezebilmenin ne büyük mahzuniyet kaynağı olduğu bahsi diğer...)