Bizim yolculuğumuz kâlû belâ da verdiğimiz sözle başlar.

İnsan bir damla su ile anne karnında Allah’ın ol demesiyle; Hayy ismiyle hayat bulur.

İçerisinde sadece kendisinin hareket edebileceği ve ona mahsus ayrılmış bir alanda 9 (dokuz) aylık bir ikametgâh yeri.

Burada bir damla su iken; ete kemiğe bürünmüş. Canandan can verilmiş ve ruh ile tekâmül ettirilmiş, geçici menziline hazır hale getirilmiş bir âlem.

İnsan anne karnı denen âlemde; hazırcıdır. Anası ne yerse O’da aynısını yer. Ona hayat hortumu ile gıdaları ikram edilir. Sonrası ana karnında misafirlik süresi 9 ay sürer ve biter.

Annesi vasıtasıyla daracık âlemden; onu ebede hazırlayacak, ebedi yurdu ahrete köprü olan, geçici fani olan yaşadığımız dünyaya gelecektir. Gönderilmiştir.

Sonra ahiret yurdu için imtihan başlar. İnsan diğer yaratılmışlar gibi değildir. Narindir, naziktir, nazenindir.

Diğer yaratılmışlar gibi hemen ayağa kalkıp,  ihtiyaçlarını karşılayamaz.

Bu dünya misafirhanesine gelen çocuğa etrafında bulunan herkes hizmetkâr gibi hizmet ettirilir, hizmetine koşturulur.

Annesi onu nasıl ki, anne karnında besledi ise; doğumundan sonrada kan pıhtılarının içinden Abı-hayat suyu olan memeler pınarından, hayatının gıdası olan sütle uzun bir süre besler.

Günler aya, aylar yıla yaklaşır bu arada ancak emeklemeyi öğrenir.

 Kendisine verilen duyu organlarını keşfetmeyi başarır.

Yemek için ağzını,

Görmek için gözünü,

Duymak için kulağını,

Tatmak için dilini,

Hissetmek için ellerini kullanmayı öğrenir.

Şimdilik bu kadar ileriki günlerde parça parça insan yolculuğuna dair yazılarımız olacak.