George W.Bush; “Bizim ırak’ta bulunma sebebimiz, buraya demokrasi tohumlarını ekmektir. Bu tohumlar serpilecek ve   tüm otoriteryanizm bölgesine yayılacaktır”. demişti.

George W.Bush “demokrasi tohumlarından” bahsettiğinde ,çok az insan Monsanto’nun tohumlarını kastettiğini anlayabilmişti. Mart 2003’te ABD’nin  işgalini takiben, ülkenin ekonomik ve politik gerçekleri radikal olarak değişti. Amerikan Tarzı Ekonomik Şok Terapisi!

                Irak ekonomisi pentagon tarafından idare ediliyordu.ABD işgalindeki Irak , Arjantin’den daha iyi bir fırsattı.İşgal yeni bir tarım sistemini  GDO şirket tarımcılığı etki alanıyla tüm ülkeye sokmaya yardımcı olmuştu. İşgal yönetimi Iraklı çiftçilere reddedilmesi güç bir teklifte bulunmuştu;”Bizim GDO’lu tohumlarımızı alın ya da ölün..”

Paul Bremer,30 yılda Latin Amerika’nın borçlu ülkelerinde yapılan değişikliklerin daha ağırını  bir ayda Irak’ta gerçekleştirdi.

Bremer’in ilk işi 500.000 kişilik bir işçi ordusu kurmak oldu.Bu ordunun çoğunluğu askerler, doktorlar,hemşireler, öğretmenler, yayıncılar ve matbaacılardan oluşuyordu.Ülkenin sınırlarını kısıtlamasız ithalata açtı.Hiç bir vergi,denetim,tarife, gümrük yoktu.İki hafta sonra Bağdat’a giderek Irak’ın  “ticarete açık “ olduğunu açıkladı. Ama kimin, neyin ticareti olduğunu daha sonra açıklayacaktı.

İşgalden önce petrole  dayalı olmayan Irak ekonomisi,çimentodan kağıda, çamaşır makinesine kadar  her şeyi üreten 200 adet devlete ait şirkete bağlıydı.Haziran 2003’te Bremer bu şirketlerin derhal özelleştirileceğini açıkladı.”Devletin verimsiz işletmelerini  özel sektörün ellerine bırakmak, Irak ekonomisini düzlüğe çıkarmak için esastır”  demişti. Bu cümleler sanırım sizlere  yakın tarihimizi hatırlatmıştır.) Irak özelleştirme planı  Sovyetlerin dağılmasından sonraki  en büyük devlet tasfiyesi idi.

Geçici koalisyon güçlerinin çıkardığı  37 no.lu kanun ile  Irak’taki kurumsal vergiler %40’tan  %15’e indirildi.Vergi geliri olmanda devlet hiçbir şeyin altında kalkamazdı. 39 no.lu kanun, yabancı şirketlerin bir Irak şirketinin tamamına  sahip olmasına olanak sağlıyordu. Böylece yabancı ticari faaliyetlerin önü açılıyordu. Bu işletmelerden yeniden yatırım yapması istenmediği gibi  vergi de alınmıyordu. Yani bu işten kar edenler  Irak halkı yada ekonomisi değildi.

39 no.lu kanun ile yabancı şirketler  40 yıla varan kira sözleşmeleri ve kontratlar yapabiliyorlardı.

Bir gecede Irak, dünyanın en tecrit edilmiş ülkesi olmaktan çıkıp,bir anda dünyanın en özgür, en açık piyasası haline gelmişti.

81 no.lu kanun ile  çiftçilerin hasattan elde ettiği tohumları  tekrar kullanması  yasaklanmıştı.

Yalın bir anlatımla, bitki türleri patenti sahipleri( daha çok çok-uluslu büyük şirketler)Irak’ta kendi tohumlarının kullanımıyla ilgili  mutlak haklara sahip oluyorlardı.Bu Irak’ın bağımsızlığına yapılan bir saldırı idi.Pek çok ülke gibi Irak da bu bitkilerin ticari patent prensibini anlamamıştı. Monsanto ve DuPont gibi firmalar ABD ya da diğer ülke yetkililerinden  patentlerin almışlardı.