K(G)öynek: Mintan, elbise
Kaağım-Kaam: Akraba, hısım, dünür
Kaahye: Muhtar
Kabara: Eski kunduraların (ayakkabı) altına çakılan yuvarlak başlı bir cins raptiye
Kadanmak: Sıkıca bağlanıp, bir tarafa dönememek
Kade: Büyük kardeş
Kadın göbeleği: İri mantar türü.
Kadillik: Yazık olma
Kadir-kıymet: Değer
Kafa kâğıdı: Nufus cüzdanı-kimlik belgesi
Kağnı çuvalı: Tahıl taşımak için dokunan çuval
Kak: Armut kurusu
Kakıç: Bir iyiliği hatırlatma- başa kakma, geçmişte yapılan
bir hatayı hatırlatmak yüze vurmak.
Kakılı: Çokça, bolca
Kakmak: İteklemek
Kalaba: Kalabalık
Kalan-Galan: Gayri, bundan sonra
Kalbur: Buğday eleme aleti
Kamalak: Şaşkın
Kambak: Kabuk
Kamer: Ay
Kanara-Ganara: Obur, doymasını bilmez
Kancık: Dişi
Kanıkmak: Bir şeye fazla doymak
Kanmak: Suya doymak, aldatılmak
Karaamet: İftira
Karamandul: Eskiden okulda giyilen siyah önlük
Karış: Beddua, yakarış
Kart: Yaşlı, koca
Kasnak: Kalbur kasnağının içine konarak çiğnenip kurutularak yakılan hayvan gübresi- Tezek kalıbı
Kaş: Dam, çatı
Kaşağı: Hayvanların taranmasında kullanılan tarak
Katık: Ekmek içine konulan yiyecek
Katır: Topaç. At ve eşekten doğan melez yük hayvanı
Kavız: Soyulmuş tahıl kabuğu- kepek
Kavil: Planlama, anlaşma, ahitleşme
Kavrama: Eskiden orak yardımı ile elle ürün biçme
Kavuk: Balon
Kavurga: Sac üzerinde ateşte kavrulmuş mısır veya buğday
Kaygana: Yufka ekmek arası yumurta ile yapılan kızartmadiğer adı dönderme
Kayılı- gayılı: Yığılı- dolu- çok
Kazza: Elle yapılmış süpürgenin eskisi
Keağsı köpaağa mısın? : Gereksiz yere birisinin savunmasını
yapana denir
Kefli: Kirli dağınık
Keh: Yokuş
Kekeç: Dili peltek, tat
Kekmek: Evet anlamında başını öne doğru sallamak
Kelanı, Gelengi: bir cins iri tarla faresi
Kelbe: Balgam
Kelek: Olgunlaşmamış kavun
Kelem: Lahana
Kelengi: Kertenkele
Kelep: İpin sarılmış hali
Kelermek: Karşı gelmek
Keleş: Güzel
Kelete: Az miktarda üretilmiş un tahıl
Kelik: Laylon küçük çocuk ayakkabısı
Kelp: Köpek
Kem: Kötü, çirkin
Kemçik: Küçük zayıf yüzlü kişi
Kemçirmek: Azarlamak, kötü cevap vermek
Keme: Domalan-Mantar cinsinden patetese benzeyen kahverengi çok tatlı ve yarayışlı mantar
Kenef: Tuvalet
Kenger: Tadı çok güzel olup yenen sütünden sakız yapılan
sert dikenli bitli
Kepce, çomça: Büyük yemek kaşığı
Kepenek: Kelebek- Çobanların kullandığı keçe örtü
Keraneci: Argo yaramaz çocuk.
Kerc: İnad
Kercetmek: İnatlaşmak
Kercine: İnadına
Kerermek: Yalancı diklenme, kafa tutmak
Keresteli: Yapılan bir işin çok iyi olduğunu belirtmek
Keri-kırı: Eşşeğin yavrusu- sıpası
Kerme: Hayvan pisliğinden yapılan yakacak, tezek
Kertik: İz, oyulmuş
Kertinmek: Bir olaydan dolayı şikayetlenme
Kertmek: Çentik atmak, çizmek
Kes: Yeşil otun kurutulup sürülmüş hali
Kesek: Bağ tarla bahçe sürülmesi sonrası topragın iri kalan
kısmı
Keskenmek: Elini kaldırıp vuracak gibi yapmak
Kesmik: Sapın kalın yerlerinin samandan ayrılmış iri hali
Keş: Sarhoş
Keşifleme: Gizlice bakma, gözleme
Keşik: Sıra, nöbet
Keşşik: Sıra
Keven: Kurak yerlerde genelde dağlık alanda yetişen dikenli
bitki.
Keveretsiz: Beçeriksiz
Kevgir: İlişkir, süzecek, elek
Keyfeni: Düğünlerde yemek yapan kadın, aşçı.
Kığı: Koyun pisliği
Kındap: İp, sicim
Kındırmak: Kandırmak
Kır: Beyaz saç
Kıran: Salgı hastalık
Kırklık: Koyun kırkma makası
Kırkmak: Tıraş etmek, tıraş olmak
Kırmızı pekmezi: Domates salçası
Kırmızı: Domates
Kısır koyun: Doğurmamış dişi koyun
Kıskaç: Kerpeten, pense
Kızıl: Tembel-Çalışmayı sevmeyen
Kızınmak: Isınmak
Kil: Çamaşırı temizleyen göğ renkli sert toprak
Kile: Buğday ölçü birimi 6 çerik, 30 kg.
Kiriz: Tazı ve köpek karışımı, melez
Kirkit: Donuk insan
Kirmen: İplik eğrilip bükmeye yarayan alet.
Kirtik: Küçük sabun parçası
Kirtiş: Tırtık- pütürlü
Kis: Kumlu killi toprak- sert toprak
Kişiflemek: Gözlemek, bir yeri izlemek
Kişkilemek: Köpeği birine saldırtmak, argoda insanları kavgaya tutuşturmak
Kitili: Çok sık, bolca
Kizmek: İnat etmek
Koma: Bırakma, evine alma
Koote: Köfte
Koruk: Üzümün olmamış ham eşki hali
Koşam: İki avuç dolusu
Koyak: Dere boyu, vadi
Köğ(f)tür: Pekmez, ceviz ve unla yapılan bir cins pestil, pelte
Kölük: Boynuzu çıkmayan keçi veya inek
Kömbe: Yuvarlak olarak yapılan çörek
Köme: Yumurta haşlaması
Kömüş: Camız, manda
Körpe: Küçük, zararsız
Kös kös: Yavaş ve yorgun yürüyüş, miskin miskince
Kösengi: Ateş karıştırılan demir
Kösgelmek: Yan oturmak, bir yere dayanmak
Kösnü: Köstebek
Kösüre: Kesici aletlerin bilendiği taş
Köşger: Eski ayakkabı tamircisi
Kötek: Dayak atmak.
Kötelemek: Bir şeyi bir yere fırlatmak, atmak
Közleme: Pirzola
Kubarmak- gubarmak: Havalara girmek- kibirlenmek
Kubaşmak: Karşılıklı iş gücü, öncütleşme
Kudümlü: Hayırlı, uğurlu
Kulunç: Adele tutulması, kas gerilmesi
Kumpir: Patates
Kundura: Ayakkabı
Kuşâne-Guşaane: Saplı yayvan tencere
Kuşluk: Sabahla öğle arası
Kutnu: Değerli kumaş
Kuylamak- guylamak: Gömmek
Kuyruğuölü: Akrep
Kuzulamak: Koyun, keçinin doğum yapması
Kü(f)lek: Ev için, ağaçtan yapılmış, küçük boy altı üstü kapalı ekmek kabı
Küfe: Sırtta yük taşıma sepeti
Küfle-külle: Tandırın hava deliği
Küküme: Elden ayaktan düşmüş çok ihtiyar
Külek: Ağaçtan ekmek konan kap
Külle: Yufka ekmek yapılan tandırın yanan kısmına açılan
hava deliği
Küllük: Kül tablası –Kül ve çöp dökülen çöplük
Kültem: Demet
Külüstür: Eskimiş, kullanılamaz halde
Künde: Her zaman – her gün
Künü: Şişman kişi
Kürem: Yığın – kalabalık
Kürsü: Kısa ayaklı tahta sehba
Kürsü: Tabure
Kürtük: Kar yığını
Küskü: Taş sökmek için kullanılan Manila
Küsküç: Çömleğe peynir basma sopası
Küssük: Ufak tefek, tombul, dayanıklı – kalın kısa deynek.
Küşküleme: Kovala, seslenerek uzaklaştırma
Küşümcemede kalmak: kararsız kalmak, kafanın karışması
Küt: Kötürüm, oturduğu yerden kalkamayan
Kütele-kötele: Fırlat at