İlkokulu zorluklarla bitiren , okulu terk eden , gücü neye yetiyorsa kimi keman , kimi saz , davul , zurna büyükleri eline ne verdiyse çalar , sesi güzel olan türküsünü okur , bazıları da köçeklik yapar , o düğün senin bu düğün benim sıcaktan yanmış tenleriyle hem düğünleri şenlendirirler hem de para kazanırlar ..

Bu insanların Kaderleri de Kırşehir gibi garipti kimsesizdi Abdallar ve Kırşehir birbirine öyle sarılmışlar , bağlanmışlardı ki sevgiyi de , özlemi de , hasreti de beraber gidermişlerdi ...

 

Şu garip halimden bilen şiveli nazlı ,

Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

Tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm, Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

 

Sanki büyük usta bu boşluğu sözleriyle böyle doldurmuştu...

 

Bazılarına göre Abdal , belki cingandiler ama sonuçta onlarında duyguları vardı , sevgileri vardı bu duyguları olmasaydı kemanın tellerini kuşbaşı doğrar gibi ince ince dertli dertli doğrayıp çalabilirler miydi ..?

 

Sebep Mezerinde Yosunlar Bitsin

Yılanlar Çıyanlar Mekanın Tutsun

Viran Olsun Yurdun Baykuşlar Ötsün Kimsesiz Ellerde Kalasın Sebep ...

 

Evet her şeyin bir sebebi vardı , belki de  onlar böyle mutluydu davulla tokmağı vururken , kaşıkları birbiriyle adeta dans ettirirken , zurnanın son deliğine parmağıyla basarken tüm hüzünleri , parasızlıkları , zor hayat şartları kim bilir nasılda bir film şeridi gibi hızla geçiyordur gözlerinden ....

 

Kimi zaman ağ gelini indirdiler yayladan , kimi zaman Halime ' yle çay aşağı gittiler , gönül dağına çıkıp yazlarını kışa çevirdiler , kendilerini cahil görüp yalan Dünya ' nın rengine kandılar , seher vakti yarin kapısını çalıp kendim ettim kendim buldum , evvelim sen oldun diye yalvarırken niye çattın kaşlarını dediler ...

               

Türkü deyince akla gelen rahmetli Neşet ustanın memleketiydi burası , bir nevi türkü cennetiydi ama sadece sözde , sadece birkaç yerde ismi ,vefatından sonra açılan Neşet Ertaş kültür merkezi ve birde mezarı vardı büyük ustanın koca Kırşehir ' de neden bir konservatuarı yoktu ..?

 

Kırşehir ' de üniversitemiz var ama içerisinde birde Neşet Ertaş konservatuarı olsa kötümü olur ..?

 

Açılan konservatuar sayesinde hak ettikleri değer ve itibarları verilir bu neşeli sevimli kardeşlerimize , böylece Kırşehir onlara gönül borcunu ödemiş olur ...

 

Abdallık kültürü bizim en büyük değerlerimizdendir , malesef şuan bu kültürümüz sahipsizlik yüzünden kaybolmakta , bundan 25 - 30 yıl önce yaşayan ve bu kültürü yaşatan değerlerimiz tek tek aramızdan ayrılmışlar ve yerleri doldurulamamıştır ..

 

Genç nesil bu kültürü yaşatmak istemiyor ve hayatını kurtarıp değişik iş kollarına yöneliyor ..

 

Burada Valilik , Kültür Müdürlüğü ve Belediye birleşerek bu kültürü yaşatacak kardeşlerimize devlet kadrolarının geri planlarında  hizmetli , odacı , bahçe park , çaycılık ve benzeri iş kollarında iş vererek istihdam sağlayıp hafta sonları saz , keman kursları açıp bu kişileri öğretici olarak kullanıp bu değerlerimize sahip çıkmalı ...

 

Burada iş bulamayanlar İzmir ' e gidip kağıt topluyor , hurdacılık yapıyor ..

 

Ahilik ve Abdallık kültürü bizim milli değerlerimizdir , kültürümüzdür ama sahip

çıkamıyoruz ..

 

İki elin on parmağından daha az isimler kaldı elimizde onlarda hayata veda edince bu kültürümüzde kaybolur ...

Ahilik ve Abdallık adı altında her yıl daha kapsamlı , daha düzenli ses getirecek organizasyonlar , şenlikler düzenlemeliyiz ...

Onlara gerçek değerlerini vermek , Abdal kültürümüzü yaşatmak gerekmez mi ?

 

Sadece helebiş gecelerinde hatırlamak sizce yeterli mi ?

 

Herkese Kırşehir ' in Gülleri gibi renkli ve güzel günler dileğiyle ...