Ey insan biz kimiz nerden gelip nereye gidiyoruz. Yolun ne sonu ne önü belli değil. Sadece bir ömür nerede nasıl bitecek belli değil. Bir yola girmişiz gidiyoruz şairin dediği gibi gündüz gece bazen tuzlu bazen acı bazen bir şeker sormaya bazen bir yudum su gibi içmeye hayat bu ya kim bilir nasıl nerde bitecek. Ne nerde nasıl bitecek. Ya da nasıl sonlanacak.
Birileri göçüyor bu dünyadan gidiyoruz bir mezar çukuruna bir kaç kürek toprak atmaya bir fatiha bir süre dönüp geliyoruz geriye. Hatta düşünemiyoruz bile. İçimizden biri daha gelecek buraya ya biz götüreceğiz ya da bizi getirecekler. Ama bilmiyoruz ki kim gelip kim gidecek. Dünya doyumsuz insan yalan. Birkaç söz olacak arkamızdan ya güzel ya da çirkin birileri yakıştıracak bize bir şeyler işte böyle bir şey insan.
Ne gururlanmaya nede kibirlenmeye mağrur olmaya da gerek yok.
Varacak ara sıra bakacaksın mezar taşlarına bunlarda bizim gibi değiller miydi? Kimi zengin kimi fakir kimi tabiri caizse gün görmeden geçip gittiler bu diyardan ama hepsi de gitti yalan oldu. Vardı nal mülk sermaye hepsi talan oldu.
Kimi ağladı kimi güldü. Şimdi ne haldeler kimse bilmez. Dilleri olsa da söyleseler. Yok ki hiç bir şey sessiz sakin bazen bir baykuş bazen bir kaç sesle öterler oradan oraya hayat bu her şey cansız üzeri toprak söylemez ki dilleri versen almaz ki elleri heyhat busun sen işte insan.
Ne azrailin gelmeme nede senin canını vermeme gibi bir lüksün yok. O can alma sende taşıdığın canı vermek durumundan başka bir çaren yok. Çünkü yaratan böyle yarattı ve bu düzen böyle. Bazen acılarla içinde bazen ansızın gelecek can alma meleği sen teslim edeceksin canını. Vaziyette geçeceksin sevdiklerinden canından cananından haberin bili olmayacak… Güvenme malına mülküne sermayenin değil ki, o belki sana kurulmuş tuzak sonsuza dek çekeceğin azabın katığı olacak. Vermeyecekler belki bir tas su yanacak ciğerlerin sonsuza dek. Sen asıl sermayeye bak ne götüreceksin yanına ne var azığında açıp ta istifade edecek. Belki bir gül bahçesi belki cehennem çukuru olacak. "İyi bilin ki, mallarınız ve evlatlarınız sizin için ancak birer imtihan sebebidir. Büyük mükâfatın ise yalnız Allah’ın yanında olduğunu unutmayın." Enfal 28
İnsan ömrü boyunca hep çalışan yaşadığı zaman zarfında çeşitli imtihanlardan geçme süreci içindedir. Ama bunun ne hesabını nede muhasebesini yaparız bazen kaplar gözümüzü bir hırs ahiret azığını bile unutur., bir hadiste rasülünün buyurduğu gibi ölmeyecek gibi dünya için çalışırız unuturuz ahireti dalarız dünyaya koltuğumuza sanki karpuz toplar gibi yükleriz yükü alırız bir iki üç derken dökülmeye başlar. Toplarız bir yandan biriktirmek için dalarız dünyanın işine. Bizi öyle oyalar ki geçer günler birikir ay yıl seneler olur. Bir bakarız ki bitmiş mecal kalmamış derman. El tutmaz ayak yürümez, göz görmez olur. Dermanın bittiği gibi değerinde biter.
Kalmaz kimsenin yanın da hatırın gitmez sohbetin bile hoşa konuşmaların kaba, hareketlerin hata olur.
Ey insan varlığın gibi yokluğun da gelecek her şeyin sonu olduğu gibi senin de sonun olacak. Bak etrafına kimi mezarda kimi lahitte kimi sanduka da yatar ama hepsi aynı değil mi ne tutacak elleri ne yürüyecek ayakları, ne görecek gözleri yok ki sana haber versin Bir haber ne çare götürdüğü imanın ihlasın bir hoşsa da.
Mezarın katlı olması mermeri siyah beyaz renkli olmasının hiç bir önemi yok. Önemli olan senin götürdüğün azığın gerisi boş gerisi palavra.
Değer mi bu kısa ömre sığdırmak bu ömrü, sen ne yaparsan yap sen sonlu dünya sonsuz sen yoksan kıyamet kopmuş ömür bitmiş haberin bile yok.
İnsan bu işte çaresiz güç kuvvet derman hepsi sonu kara toprak.
Ne değer kalp kırmaya ne de gururlanmaya.