18 Mart 2023 Yılı Çanakkale Deniz zaferimizin 108. Yıl dönümü. Bu haftadan başlamak üzere bu zaferimize aylar kala Yeniçağ Gazetesinde  “Çanakkale Savaşında  Türk Kadını” konulu araştırma yazısını tefrika olarak siz okuyucularımın beğenisine sunacağım.

  Türk kadını şehit annesidir. Çanakkale Savaşı’nın kaybettiği eşinin, çocuğunun ve hatta milletinin acısını büyük bir metanetle karşılamıştır. Cepheden dönen yaralılar arasında evladını arayan ancak bulamayan bir Türk annesi şu sözleri söylemiştir; “…Kalbim diyor ki Osman’ım şehit olmuştur. Fakat herhalde ister gazi ister şehit olsun, değil mi vazifesini yapmıştır. Gam yemem. Allah devlete, millete zeval vermesin…”

  Herhangi bir isyan belirtisi ve üzüntüsü göstermeyen; vatanı ve milletine karşı vazifesini yapmış olmanın haklı gururunu yaşayan bir kadındır, annedir Türk Kadını…Şehit annesinin bu sözlerini nakleden muhabir Türk kadınının Çanakkale Muharebeleri sırasında gösterdiği gayreti ve fedakarlığı ise şöyle yorumlamaktadır: “ Türk kadınlarının bu muharebede gösterdikleri menafii, sarf eyledikleri mesaiyi düşünüyordum. Filhakika, bidayet-i harbden beri sarf edilen bu mesai o derece azimdir ki, Allah’a şükür borcunu ödemek için ne kadar çalışsak azdır. Yaralarımıza çamaşır, sargı yetiştirmek asker ailerine muavenet etmek için muhtelif cemiyetlerde çalışan,  hastanelerde yaralı gazilerimizin yaralarını saran kadınlarımız gayr-ı muntazır bir sırada aldıkları felaketimiz haberlere karşı da muhafaza-i metanet etmeyi biliyorlar.”

  Türk Kadınının Toplumsal Dönüşümünde Çanakkale Savaşı’nın Etkisi

  Savaş sırasında erkek nüfusun cepheye sevki nedeniyle tarlada onun yerini alarak çalışan Türk kadını, diğer yandan pek çok iş alanında da faal olmayı başarmıştır. Balkan muharebeleri ile birlikte toplusal hayata kendini etkili bir şekilde yer almaya başlayan kadınlarımız, yine kadınlar tarafından kurulan cemiyet ve derneklerde görev almışlardır.

  Özellikle Hilal-i Ahmer Hanımlar Merkezi Türk kadının toplusal hayatta etkili bir biçimde var olmasına önemli  karkı sağlamıştır. Bu durum cemiyetin 1916’da çıkardığı takvimdeki şu ifadeler ile açıklanmaktadır: “ Artık hastanelerde hastalara bakan yaralıların başlarından ayrılmayan, doktorların yardımcıları olan, şefkatlerini insanlardan esirgemeyen kadınlar, Hilal-i Ahmer2in de delaletiyle kadınlığın yüksek ruh yapısını, ehemmiyetini, kadınların toplumdaki etkili, badi-i ittila ve terakki hizmet ve vazaifinden en ziyade tesliyet ve vazaifinden en ziyade tesliyet saz ve müşfik olanını göstermeye, bilfiil ispat etmeye kudret buldular. İşte bu mühim bir inkılab-ı içtimainin mukadime –i hayrıdır.”

  Servet-i Fünun Dergisi de Türk kadının gayret ve fedakarlığını “ Bir inkılab-ı içtimai-i milli” oalark tanımlamakta, kadının toplumsal rolündeki değişimini şöyle ifade etmektedir: “Hastalarımızın iyi bakılması ancak malumatlı hastabakıcılar, bilhassa kadın hastabıcılarına tevdii ile kabil olacağını geçen Balkanlar Harbi bize gösterdi. Hila-i Ahmer Cemiyeti bu bapda bir hizmette bulundu. İçtimai bir inkılap vücuda getirdi. Bugün İstanbul hastanelerinde hemen yüzelliye yakın kadın hastabakıcı vazife eylemekte ve cümlesinden pek çok istifade olunmaktadır. Kadın hastabakıcıların çoğu Daire-i Merkeziyde, Kadırga Hastanesi’nde Darulfünun’da tederrüs eden Hanımefedilerdir.”