Yazımıza ilk önce Prof.Dr. Erol GÜNGÖR’ÜN   kendi kaleminden  hayatından başlayalım 1938 yılında Kırşehir’de doğdum. Ailem orada Hacıhafızlar olarak bilinir  İlk ve Orta tahsilimi Kırşehir’de yaptıktan sonra  İstanbul Hukuk Fakültesine girdim. Bir yıl sonra merhum Prof.Dr. Mümtaz Turhan’ın teklif ve tavsiyesi ile  Hukuk Fakültesi ikinci sınıfından ayrılarak  Edebiyat Fakültesinin Felsefe Bölümüne girdim. Ve oradan 1961 yılında mezun oldum. Aynı yıl Prof.  Mümtaz Turhan’ın yanında  Sosyal Psikoloji  asistanı olarak, 1965  yılında doktoramı  yaptım.  Bir müddet ABD’de  Kolorada Üniversitesinde  ihtisas tahsili  ve araştırma  yaptıktan sonra 1971 yılında  İstanbul Edebiyat Fakültesi Sosyal psikoloji Kürsüsünde  Doçent  ve 1978 yılında da profesör oldum.

Prof. Dr. Erol Güngör kimdir

Erol  Güngör’ün soy ağacını  yıllar önce  çıkarttık  buna göre dedemiz  Osman ,  1800 yılları başında  Arabistandan  gelmiş  ve  ilimizin   kayabaşı mahallesine yerleşmiş.  Osman dedemiz Kırşehir’e geldiğinde karısı varmıydı,  yoksa  burada mı  evlendi  bu konuda bilgimiz yok. Burada kendisine  Arap Osman  demişler.  Osman  dedemiz  geldiği   yerleri çok iyi bildiğinden   bu mukades  topraklara birçok kez  develerle   gidip ticaret  yapıyor ve belli bir   zaman  sonra da  zenginleşiyor.  Osman  dedemiz zamanında Kırşehir’de Ağlar’ın sözü geçtiğinden Osman dedemizin ticaretten kazandığı bu  zenginliği  onları korkutuyor  ve dedemizi  hiçbir sebep yokken  Niğde’ye  sürgün ediyorlar.   Osman  dedemiz bir daha Kırşehir’e  dönemiyor  ve orada vefat  ediyor.  maalesef mezarı dahi şimdi bilinmiyor.  Günümüzde kayabaşında bulunan Ağlar konağı   dedemizi Niğde’ye süren  Ağlar’dan  kalma bir yapıdır.  işte   Erol Güngör, 1800 yılları başında   Arabistandan gelen  ilk dedemiz olan Osman’ın oğlu  Hidayet ‘in  soyundan  gelen Ahi Evran  Camisi imamı  hafız    Osman’ın  torunudur.   

Erol Güngör’ün fikri yapısı

                Prof. DR. Erol Güngör,  dürüst, çalışkan,  girişken, mütevazi,  sessiz sakin ve içine kapanık bir yaradılışı vardır. çok az  konuşur , çok dinler, çok çalışırdı.  devamlı mütebessimdir ve nadiren kızardı. bir işi yapıp bitirmeden kimseye bahsetmezdi. çok okur, dökümanlarını hazırlar, kalemi eline aldıktan sonra da bırakmadan yazardı. en sevmediği şey şamataydı. şahsiyeti ve dünya görüşüyle örnek bir Türk Milliyetçisidir. eserlerinde Türk İslam kültürünü, genç nesillere aktarmada büyük bir vazifeyi başarmış ve Müslüman Türk kimliğini korumuştur. Milliyetçilik, Müslümanlık, Osmanlılık, ilim ve ahlaki şahsiyet onda özleşmiştir. tanzimattan bugüne kadar birçok aydınımızda gördüğümüz kendi değerleri karşışındaki olumsuz ve hakir görünmek onda yoktu. rahmetliye göre kendi kıymetlerimize bakış açısı yönünden, Avrupalı aydın ile bizim aydınımız arasında bir fark yoktur. onlara göre bizim kültürümüzün avrupalı tarafından hor görülmesi bir kişinin veya düşmanlığın eseri değil, medeni âlemin bize bakışının eseridir. Sözde aydınlara göre savaş sırasında Allahtan yardım dilemek, kökünü sözde geri kalmış bir kültürden alan kurumlar meydana getirmek. bizim medeni olmamıza en büyük engeli teşkil eder.

Erol Güngör’e göre, bir şey nekadar eskiye dayanıyorsa o kadar haklı ve güçlü manasına gelir ve çok eski olmak o derece denenmiş olmaktır der. Erol Güngör, Osmanlı olmakla her zaman övünmüş, tarihinden iftihar etmiştir bütün çalışmalarını Türk kültürü, Türk tarihi, kültür değişmeleri, batı kültürünün temel değerlerinin tarihi gelişimi, Türk kültürünün yabancı kültür karşısındaki vaziyeti, aydınlarımızın sorunlara bakışı, buradaki yanılgıları; kısaca bu konulardaki tartışmalara bir sosyal bilimci olarak çözümler getirmeye çalışmıştır.

                Erol Güngör’e göre millet ile tarih arasındaki ilişki,  Milliyetçilik için iki bakımdan önem taşır. birincisi tarihin millet hayatındaki objektif rolüdür. biz bir çok şeyimizle birlikte eskiden bugüne gelmişiz der.  Erol Güngör’e  göre bu gerçeği her zaman herkese göstermek, ispat etmek mümkündür. mesela Türk dilinin en az Göktürk’ler kadar eski olduğunu bütün dünya bilmektedir. böyle bir dilin mevcudiyeti, Türklerin Göktürk’lerden önce var olduğunu ispat etmeye yeter. Güngör, bugün dilimiz ve dinimiz yanında sosyal hayatımızı idare eden çok şeylerin örfler ve adetlerin, merasimlerin, oyunların ve destanların bize çok eskiden miras kaldığını söyler. Erol Güngör, millet hayatında mevcut bulunan bir inanç veya pratiğin böyle eski bir geçmişe dayandırılması, o inanç ve pratiğe ortak olarak sahip bulunan kimseleri birbirine iyice kenetleyecek, aralarında akrabalığa benzer bir kaynak birliği yaratacaktır der. Erol Güngör, millet ve tarih arasında ki ikinci ilişkiye tarih şuuru der. tarih şuuru, millet fertlerinin kendi tarihleri hakkındaki düşünceleridir. bu düşünce bazen gerçek tarihe uygun olabilir  bazen de olmayabilir. fakat millet fertlerinin milli şuur sahibi olmaları gerçek tarih ortaklığından daha çok, bu tarih şuurunun herkes de veya büyük çoğunluğunda bulunmasına  bağlıdır. bu yüzden tarih şuuru, tarih  birliğinden ve  eskiliğinden daha önemli  der. Erol Güngör’e göre millet için hayat denince tarihi, hayat tecrübesi denince de kültürü anlamamız gerektiğini, dilimizin ve dinimizin ve soyumuzun kaynağının  eskiye dayandığını   söyler.

                Erol Güngör, milliyetçilik konusunda şöyle  diyor. öğrenmenin yaşı yoktur. ben bu yaşımda şu kanaata vardım ki, devletin her kademesini, her türlü hizmetini önce milliyetçi olanlara teslim etmek şarttır. devletin bekaası, vatanın bütünlüğü için mutlak şarttır. Vatanın  ve milletin kurtuluşu  ancak ve ancak milliyetçilerin  her kademede, amma üst kademede  vazife alması ile mümkündür demiştir.