Çocukluğumun geçtiği oynayıp koştuğumuz.
Çukurçayır, Bagbaşı Büngüldek, Killik, Hırla, çocukluğumuzun anılarında kaldı.
Mahallemizde evlerimiz çok katlı değil tek katlı ya da iki katlı taştan, kerpiçten yapılardı.
Bağlarımız, bahçelerimiz, akarsularımız vardı.
Mahallemizin çeşmesi gece gündüz gümbür gümbür akardı.
Sıcak su ılıcalarımız, çamaşırhanelerimiz vardı.
Bugün ne o akarsular var, ne çamaşırhane, nede mahalle çeşmesi.
Sular çekilmiş, çeşmeler kurumuş.
Kılıçözü ilk oklunda okurduk çukurçayır, hırla, taşlık, hacı hasanda öğrenciler gelirlerdi.
Bugün Okluda çocukların cıvıltısı olsa da bizim çocukluğumun cıvıltısı yoktu.
Çocukluğumun geçtiği mahalleye girdiğim anda hatıralarım canlandı.
Mahalle yok olmuş çocukluğumun geçtiği sobalı, Ahırlı, bahçeli o eski evler yıkılmış yerine çok katlı bloklar dikilmiş.
Top oynadığımız sokaklar, kavaklıklar siteler olmuş.
Çocukluğumuz geçti mahallemizi tanıyamaz oldum.
Nereye baksam beton bloklardan eş dost tanık bulmadım.
Zamanın baştan aşağı elden geçirdiği mahallede tanıdık bir yüz bulmak için adeta her şeye dikkat kesilmiştim.
Ama nerde?
Yaşlılar dünyalarını değiştirmiş, çocuklar büyümüş ve her şey bana yabancı olmuştu.
Kimmiş bu diye bana bakanlar, kimsin sen?
Sorusunu sormaya bile tenezzül etmemişti.
Artık bizim mahalle değildi.
İnsanlar başkalaşmıştı.
Aşiret Köylüleri, eş, dost, yakın akraba, komşu yoktu.
İnsan ilişkileri baştan aşağı değişmiş, daha dünün gençleri şimdi birer ihtiyar olarak köşelerine çekilmişlerdi.
Ama ne çekiliş!
Büyütmek için ömürlerini verdikleri çocukları bile çekip gitmişler, hepsini yalnızlığa terk etmişlerdi.
Ne acı şeydir bu bilir misiniz?
Varlıkta yokluğu yaşamak, ümitlerinin bir çırpıda silinmesi gibi.
Siz hiç yaşadınız mı böyle bir şey?
İşte öyle bir şeydi durumları.
Tek tek baktım geçtiğim yollara, ilk heyecanları yaşadığım mahalle ortamlarıma.
Yazık!
Nasılda değişmişiz hep birlikte, nasıl da kabullenmişiz yok olmayı.
Çocukluğum, ilk gençlik yıllarım, hayallerim, pek muhterem komşularım şimdi hiç yoktular.
O güzelim meyve bahçeleri müstakil evler yoktu artık.
Ne öten kurbağa, bülbül sesi, nede kuşların cıvıltısı yok olmuş.
Evlerin önünde üzüm bağları, asmalar, dut ağacı, iğde, kiraz, kayısı, elma, armut, ayva, Cevizlikler yok artık.
Baba mirası deyip evlatların diktiği koca koca bloklar var artık.
Hani nerde eski komşuluk ilişkileri?
Güzelim bahçeler beton bloklarla dolmuş, o gülen yüzler, dostça bakan gözler nerede?
Neden ben eskilerdeyim hala?
Neden bu halde bu mahalle?
Yürüdüm çıktım bir baştan bir uca.
Babamdan kalan bizlerin büyüdüğü ev şuan karşımda yol geçmiş, şimdi yıkık halde.
Okuduğum okullar aynı, bazen yüzleri boyalı bir halde, bazen yollar yapılmış kaldırımlar süslenmiş.
Mahallede evlerle birlikte, gitmekte o güzel insanlar birer birer.