YUSUF EL KARADAVİ(1926-2022)  

Mısır'ın Garbiye şehrinin Saf Turab köyünde, fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Doğduğu yer bakımından aslen Mısırlıydı fakat kalbi tüm dünya Müslümanlarıyla attı uzun hayatı boyunca.

Şehit Hasan El Benna'nın İslami davetinden etkilendi. İlk gençlik çağından itibaren ilme olan düşkünlüğü, ataklığı ve hitap kabiliyeti ile hocaları tarafından fark edildi. Küçük yaşından itibaren peşinden koştuğu ilim, beceri, üstün zekâ, güçlü hafıza, cesaret, keskin ve isabetli görüşleriyle akranları arasında temayüz edip Mısır'ın meşhur uleması arasına girdi.

 

İslam aleminin kurtuluşu için asli kaynaklar olan Kur’an-ı Kerim'e ve Sünnet-i Nebeviye dönüşü zaruri görüyordu Asırlardır tecemmud halinde olan selim ve fa ’al aklın tekrar istimali için uğraştı. Batının, İslam dünyası üzerindeki teknolojik, kültürel, sosyal ve askeri üstünlüğünün kırılması ve İslam ülkelerinin yeniden hürriyete kavuşması için tefrika ve ihtilafların neticesi olan mezhepçilik, kavmiyetçilik ve sınır düşmanlıklarının bir tarafa bırakılması gerektiğini savundu. Müslüman ülkelerin kuru taklitçilikten, tembellikten, ataletten, cehaletten kurtulduğu vakit bugünkü geri kalmışlıktan ve sömürülmekten kurtulacağı inancındaydı.

 

Abdunnasır’ın darbesinden sonra uzun yıllar Mısır hapishanelerinde mescun bir şekilde kaldı. Sürgünden sonra çeşitli ülkelerde hayatını devam ettirdi. Filistin'in parçalanışı, İsrail devletinin kuruluşu aşamalarının hepsine şahitlik etti. Bu zaman zarfında daima Filistin davasının en ateşli müdafilerinden birisi oldu. Uzun ömrü boyunca Filistin mücadelesinin haklılığını her platformda yüksek sesle haykırdı. Türkiye'ye karşı büyük bir muhabbeti vardı. Her ortamda Türkiye'nin yanında yer aldı. Osmanlı döneminden övgü ile söz etti. Ecdadımızın asırlarca İslam'a nasıl hizmet ettiğini konuşmalarında, kitaplarında, makalelerinde ve TV programlarında uzun uzun anlattı. Bir dönem Dünya Âlimler Birliğinin başkanlığını yürüttü. Dünyanın her tarafındaki Müslümanların kendisinden saygıyla bahsettiği çok önemli bir âlimdi.

 

Epeyce bir zamandan beri- büyük itibar gördüğü- Katar'ın başkenti Doha'da yaşıyordu. El Cezire televizyonu başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde Arapça yayın yapan basın-yayın kuruluşu kendisiyle periyodik programlar yayınlıyordu. Sosyal paylaşım sitelerinde de çok aktifti; görüşleri, fetvaları buralarda yayınlanıyordu. İlerlemiş yaşına rağmen Allah'ın dinini anlatmaya devam etti. Gerçek ilim adamlarının büyük itibar verdiği Karadavi, 2022'nin eylül ayında ebedi âleme göçtü. Arkasında birbirinden kıymetli kitaplar, makaleler, on binlerce saatlik görüntülü röportajlar, gazete yazıları ve talebe bıraktı. Özellikle ‘Helaller ve Haramlar’, ‘Zekât’, ‘Sünneti Nasıl Anlamalıyız’ , ‘Hatırat’,  ‘El Fetava El Muasıra’ başta olmak üzere kitapları dünya Müslümanları arasında meşhur oldu. On binlerce talebe yetiştirdi. Ben de özellikle Kur'an ve sünnete yaklaşım, gelenek, modernizm, içtihat ve benzeri meselelerde kendisinin talebesi sayılırım.

 

Katar ‘dan ayrılmadan hemen önce, medfûn olduğu başkent Doha’da bulunan Makbarat-ül Müseyri'deki kabrini ziyaret ettim. Memleketimdeki mezarlıklarda görmeye aşina olduğum manzaradan çok farklı bir görüntü ile karşılaştım. Bir -iki katlı, hatta üç katlı, her yanı gıcır gıcır mermerle, renkli granit taşlarla kaplanmış, fotoğraflı mezar taşları ile süslenmiş, vecizeli, şiirli mezarlara alışkın gözlerimiz, bakımsız, taşları ve toprağı dağılmış, metruk bir haldeki büyük âlimin kabrinin de olduğu mezarlıktaki hali görünce söyleyecek bir şey bulamadım. Adı bile yazılı değil mezar taşında... Siyah renkle 60 / 103 sayısı var ayakucundaki taşta... Bir an kızdım adamlara; “Bu ne hal! Sahipsiz mi, arkasız mı sandınız koca âlimi!”  diye bağırasım geldi. Sonra, peygamberimizin oğlu İbrahim'in mezarını eğri -büğrü gördüğü zaman kızması, ardından da “Gerçi, mezarın öyle olması ölüye ne fayda ne de zarar vermez ya ancak geride kalanların kalbi yatışır,” buyruğu geldi aklıma. Ne mutlu küçüklükten itibaren İslam davasını omuzlayıp hayat boyu düşürmeden onu taşıyanlara..

 Yüce Allah  sana rahmetiyle muamele eylesin, bizlere de senin ömrün gibi bereketli bir ömür lütfetsin ey İmam..