YUNUS EMRE           

13. yüzyılın ikinci yarısında dünyaya gelen Yunus Emre’nin 14. yüzyılın ilk çeyreğine kadar yaşadığı bilinmektedir. Kendisi, Anadolu'da Türkçe şiirin öncüsüdür. Türk-İslam düşünürü, tasavvuf ve halk şairidir. Anadolu'da halka sevgi ve hoşgörüyü öğretmiş, erdem ve dindarlık yolunu tattırmıştır. Kıtlığın çok olduğu zamanlarda bir alıç hikâyesi başlar, sonunda tanış olur Taptuk Emre’yle. Nefesi nasip bilip Taptuk’a çok odun çeker. Sonra gözündeki perde kalkar, çok şiir söyler. Şiirleri bal tadında olunca kısa sürede namı dünyaya yayılır ve sevilir. Yunus Emre’nin Türkiye’nin çeşitli illerinde mezarları vardır. Topluma mal olan tasavvuf ehli Yunus Emre adeta halk tarafından paylaşılamamıştır. Hocası Tapduk Emre’nin köyü kendi ismi ile Tapduk köyü Olarak Aksaray ilinin Ortaköy İlçesine bağlı bir köydür. Ziyaret tepeyle arası 15 km’dir. Kendisi Sarıcalı aşiretinden olan Yunus Emre o bölgedeki o zaman Karaman’a bağlı olan Sarıkaraman köyünde yaşadığı kesindir. Nerde bir Sarı Köy, Sarıyahşi, Sarıağıl gibi köyler  varsa Yunus Emrenin aşiretidir.  Hikâyesinde Hacı Bektaş-ı Veli’ye alıç götürüp buğday ile değiştiği tarihi belgeler ile kanıtlıdır. Eğer bu yoldan yürürsek Yunus Emre eski ismi Suluhanlı ve şimdiki ismi Ulupınar olan önceleri Konya’ya sonra Nevşehir’e ve şimdi de Kırşehir’e bağlı olan bu köyün üzerindeki ziyaret tepede yatmaktadır. Hacıbektaş ile kuş uçumu arası 20 km gelir. O günün şartlarında kağnı ve at arabası ile Eskişehir’den alıç getirip buğday değişmesi imkânsızdır. Ulupınar  bölgesinde Yunus ismine çok rastlanır. Ve bende geçmişteki ecdadımızdan da dinlediğim bu bilgilere dayanarak şiirimle diyorum ki “Çok Gezdin Yunus’um”.

 

     ÇOK GEZDİN YUNUS’UM

 

Horasan’dan yola çıkan erensin,

Kalp gözüyle geleceği görensin,

Dostlarına gönül postu serensin,

Karlı dağlar aşıp nice il gezdin.

 

Mevla aşkı yüreğine kor oldu

Saç-sakala beyaz düştü, kar oldu

Yolculuğun kolay değil zor oldu

Sıcağında yana yana çöl gezdin.

 

Bizim Yunus idi dergâhta adın

Dağları dolaştın hep adım adım

Tapduk’a otuz yıl taşıdın odun

Düzgününü bulmak için dal gezdin.

 

Nice diyarlara temeller kazdın

İnsanlığa çığır açıp yol çizdin

Şiirler söyleyip nağmeler yazdın

Gönüllere su serpmeye göl gezdin.

 

Kırşehir’de erenlerle tanıştın

Hacı Bektaş ile varıp konuştun

Alıç verdin, buğday ile değiştin

Dost bahçeye dikmek için gül gezdin.

 

Engin gönüllüydü Yunus’un hali

Bağrına bastılar bütün ahali

Çiçekten çiçeğe arı misali,

Dolaşarak ayrı ayrı kol gezdin.

 

Çilehanelerde Hakk’a yöneldin

İnzivaya çekilerek dinlendin

Yunus diye bu dünyada ünlendin

Sen Rabbine köle olup kul gezdin.

 

Aksaray’la Kırşehir’in arası,

Ziyarettepe’de yanar çırası,

Yunusumun son menzili burası,

Ebediyen kalmak için el gezdin.

 

İbrahim’im der ki deryalar aştın

Taptuk’un dergâhında hamdın piştin

Bu fani dünyadan gelip de geçtin

Toz dumanlı uzun ince yol gezdin.