Türk Dil Kurumu’na göre Yas kelimesinin eş anlamlısı Matem’dir.
Yas kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK Yas kelimesini
“ Ölüm veya bir felaketten doğan acı ve bu acıyı belirten davranışlar, matem” olarak tanımlamaktadır.
Yas kelimesi kullanılan atasözü ve deyimlerimiz de vardır.
- yasa bürünmek (veya boğulmak veya gömülmek)
- yas bağlamak
- yas çekmek
- yasını tutmak
- yas tutmak gibi.
Bu gün ‘Yas’a başka bir açıdan bakacağız. İsveçli Psikiyatrist Elisabeth Kübler-Ross 1969 yılında yayımlanan ‘’Ölüm ve Ölmek Üzerine’’ isimli kitabında, ölümle yüzleşen hastalarla yaptığı çalışmaların sonucunda yaşanan duygu durumlarının birbirine çok benzer beş evrede gerçekleştiğini fark etmiş ve bu teoriyi ortaya atmıştır. Daha sonra bu teori bilim dünyasınca ağır travma, büyük değişim ve üzücü olaylarla karşılaşan insanların geçtiği duygusal evreler olarak kabul görmüştür.
Bu evreler sırasıyla İnkar, Öfke, Depresyon, Pazarlık, Kabullenme’ dir.
1-İNKAR: Bu evrede genellikle beyin, kaybı kabullenmeyi ve durumun gerçekliğini reddeder. Kişi olanları gerçekleşmemiş sayma eğiliminde olur. Bir çeşit durumla başa çıkma mekanizması olarak devreye girer.
2- ÖFKE: Öfke bir maskeleme etkisidir, kişinin taşıdığı birçok duyguyu ve acıyı saklar. Durumu düşündükçe öfke seviyesi artar. Bazı kişilerde ve bazı zamanlarda bu öfke kendine yönelik olsa da çoğu bireyde çevresine yöneliktir. Kişi öfkeyi ne kadar çok hissederse, öfke de o kadar çabuk dağılır ve o kadar çabuk iyileşir. Genellikle öfkeyi hissetmekten çok bastırmak hakkında yönlendirilse de öfke duygusunu bastırmak sağlıklı değildir. Öfke, son derece doğal bir tepkidir. Öfkenin altında acı gibi başka birçok duygu vardır ve onlara zamanla ulaşılır. Öfkesi azalan kişi, olanlar hakkında daha mantıklı düşünmeye başlayabilir ve bir kenara itilen duyguları hissedebilir.
3- DEPRESYON: Tamamen güçsüz hissetmeye ve durumun tüm ağırlığı ile net bir şekilde idrak etmeye başlanması ile bu evre ortaya çıkar. Çaresizlik hissi yoğunlaşır. Bu aşama genellikle düşük enerji ile ilişkilendirilir ve bu nedenle insanlara durumun iyileştirilebileceğini göstererek onları güçlendirmek ve teşvik etmek önemlidir. Bu süreçten çıkmak için destek alacağı yakın çevre, profesyonel destekler hayata tutunması için bir neden bulmasını sağlamak yardımcı olabilir. Yalnız ve çaresiz olmadığını hissettirmek çok kritiktir.
4- PAZARLIK: Öfkenin veya güçsüz hissetmenin sorunun çözümüne dair bir fayda sağlamadığının farkına vardığımızda ortaya çıkan bir durumdur. Genellikle bu evrede sorunun çözümü için kadere veya üstün güce yönelim söz konusudur. Bununla birlikte kişi değişimin kaçınılmaz olduğunu anladığında, maliyetleri kendisi için azaltmak amacıyla pazarlık yapmaya başlayabilir. Günlük yaşamlarında önemli değişiklikler yapmaktan kaçınmak için büyük ölçekli değişim yerine daha kolay alternatiflere yönelebilir. Bu evre desteğe ve yol göstericilere daha açık olunan bir dönemdir.
5- KABULLENME: Olumsuz duyguların azaldığı güçsüz hislerin bir nebze de olsa geride kaldığı nötr ruh halidir. Kabullenme aşamasında içinde bulunduğu durumdan ziyade kişi geleceğe bakmaya başlar. Geleceğe dair planlar yapılması kişinin bu süreci sağlıklı geçirmesi ve hayata dahil olmasını sağlar. Kabullenme, artık kişinin kayıp acısını hissetmediği anlamına gelmez ancak artık durumunun gerçekliğine direnmediği ve onu farklı bir şeye dönüştürmek için mücadele etmediğinin belirtisidir. Üzüntü ve pişmanlık bu aşamada hâlâ mevcut olabilir ancak inkar, pazarlık ve öfke gibi duygusal hayatta kalma taktiklerinin mevcut olma olasılığı daha düşüktür. Tekrar yaşamaya ve hayattan zevk almaya başlandığında, bunu yaparken kişi çoğu zaman sevdiklerine ihanet ettiğini hisseder. Kaybedileni asla yerine koyamaz, ancak yeni bağlantılar, yeni anlamlı ilişkiler kurabilir. Bu evrede duyguların inkar edilmesi yerine ihtiyaçları dinlemek; hareket etmek, değişmek, büyümek mümkün olur. Kişi yeniden yaşamaya başlar, ama kedere zamanını vermeden bunu yapamaz. O nedenle evrenleri anlamak kişiye empati ile yaklaşmamızı sağlayacaktır.
Yaşanan evrelerdeki duygu durumu yoğunluğu ve evrelerin geçiş süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte, yas sürecinin uzunluğu ortalama 6 ay ve en fazla 1 sene sürmesi beklenir. Kişisel travmanın derinliğine ve destek alamama durumuna bağlı özel durumlarda daha da uzayabilir. Yas sürecinden geçen kişinin belli bir evrede sıkışıp kalma durumu da olabilir. Bu noktada dışarıdan destek oldukça faydalı olacaktır.
Günümüzde hemen hemen her alanda kullanılan bu teorinin dışında gelişen farklı yas teorileri de bulunuyor ancak her ne kadar farklı teoriler ortaya atılsa da ve hepsi bazı benzerlikler içerse de aslında yas, herkes için farklı bir süreç.