YAKIŞIR MI? -1-

“Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı.”    Elie Wiesel
“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.” 
Diyen bir Atasözümüz var. Atalarımız demek istemiş ki; 
"İnsan hafızasının eksikliği unutkanlığıdır ve Unutkanlık insan halidir. İnsanın yaşamını devam ettirebilmesi adına anlık heyecan, sevinç, üzüntü gibi kendisine yaradılıştan eklenen özellikleri, yaşamak için unutmak zorundadır”
Niye böyle başladım biraz açayım izninizle.
Neşet ERTAŞ yaşarken değişik kesimlerden yani çalan-çığırandan tutun, yazar-çizerine, televizyoncusundan tutun, gazetecisine, Bestecisinden tutun, söz yazarına, İş insanından tutun,  ev insanına, hatta ve hatta bizim Abdallara kadar bir çok insan onun omuzlarına basarak yükselme, pastadan haksız yere bir şeyler kapma sevdası içinde oldular. Üstat isteseydi telif hakkı zengini olur rahat ve huzur içinde yaşardı. Ama o “ Benim memleketimin gençleri benim türkülerimi gönül rahatlığıyla söylesin, bir tek isteğim var sözlerini değiştirmesinler.” Dedi ve yıllarca öyle de oldu.
Aramızdan ayrıldıktan sonra, kendi deyimiyle “ yorulup çok uzaklara gittikten sonra” ne yazık ki  tabiri caiz se çıkar çevreleri yine devreye girdiler ve onun mirası üzerinden, yine tabiri caiz se onun mezarına basarak bir yerlere gelmeye, bir şeyler elde etmeye devam ettiler ve devam ediyorlar.
İşte onun için YAKIŞIR MI? Başlığı ile ve böyle giriş yaptım. Konu devam edecek. Yakışıp yakışmadığına sonunda siz karar verin. Ama bugün ustan sonra “Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.” Diyerek hafıza tazelemek istedim. O zamanki toplumun her kesiminden kişilerin Usta için söylediklerini, yazılan-çizilenleri derlemiş ve uzunca bir yazı dizisi sunmuştum değerli okurlarıma. Bu gün onlardan bir demet sunmak istiyorum izninizle. 
Bugün özet.
Gazeteci Candaş Tolga Işık’ın Büyük Ustanın hasta olduğu dönemdeki yazısından alıntı.
“Emeğinin karşılığını hiç alamamış bir babanın, emeğinin karşılığını hiçbir zaman layıkıyla alamamış çocuğuydu o...Hayat hikayesini bir cümle ile özetlerdi: Zenginsen ya bey derler ya paşa, fukaraysan ya abdal derler ya cingan haşa……
Yokluktan, yoksulluktan, fukaralıktan çok çekmişti...
Soytarıların paraya para demediği günlerde meteliğe kurşun atıyordu...
Televizyonun ve radyonun devlet egemenliğinde olduğu dönemlerde "batılılaşma" zannederek "tezek kokuyor bunlar!" diye aşağılayıp yasaklamışlardı türkülerini...
'Düğün şarkıcısı' diye küçümseyenlere "Ben düğünlere de giderim, içkili yerlere de... Çünkü her yerde 'insan' var" diyerek ders vermişti……….
……………
Bu topraklar bir Neşet Ertaş daha çıkaramadı ve görünen o ki bin yıl daha çıkaracak gibi durmuyor!
Dursun Çiçek / Dünya Bülteni 
Bir Garip’tir Neşet Ertaş.. Garip gönüllüdür.. Gurbeti içinde yaşayanlardandır, tıpkı gönül dağını ruhunda bulanlar gibi.. Doğduğunda da gariptir, tıpkı yaşamında olduğu gibi………... Gönlünün, yüreğinin, suratının ve sesinin yanıklığı bundandır. Bunun için abdalların bağlamasından için için yanan bir közün sıcaklığı gelir. Çünkü abdal için bağlama, garibin bağrıdır, yanan sinesidir ve sine, yangın yeridir…………
………………..
Ne söyleyim şu dünyanın halına
Dağlar ayrı ayrı çöl ayrı ayrı
Şu insanlar bölüşmüşler dünyayı
Hudud ayrı ayrı yol ayrı ayrı
İnsanlık kastine silah yapılmış
Belli insan kötülüğe kapılmış
Tetikler çekilmiş atom atılmış
Tetik ayrı ayrı el ayrı ayrı


Gönül dağının sesidir o.. Bir sevdanın ateşidir.. Leylasında hem Leylasını hem Mevlasını arayan adamdır.. Gençliğinde Leyla’sına yazdığı türküler, olgunluk döneminde Mevlasına yönelecektir.. 
…………….
Ve çekip gitmeye hazırdır garip ozan… Gittiği yer gönül dağıdır.. Çünkü artık dost elinden gel denmiştir..
ABDULLAH GÜL: (Cumhurbaşkanı)GÖNÜLLERİ FETHETTİ
''Böylesine sevilen bir halk sanatçımızın vefatı, sanat dünyamız ve ülkemiz için büyük bir kayıp olmuştur. 2008 yılında Çankaya Sofrası'nda diğer sanatçılarımızla birlikte misafir etmekten memnuniyet duyduğum Neşet Ertaş, her zaman sevgiyle saygıyla ve takdirle hatırlanacak; en önemli kültür değerlerimizden biri olarak gönlümüzü titreten türkü ve bozlaklarıyla kalbimizde yaşamaya devam edecektir.
Bugün, kendi dizelerinde dile getirdiği 'yalan dünya'ya veda eden halk ozanı Neşet Ertaş'a Allah'tan rahmet; ailesine, milletimize, sevenlerine ve sanat dünyamıza başsağlığı diliyorum.''
CEMİL ÇİÇEK: ( TBMM Başkanı) BOZKIRIN SESİ KISILDI
''Onun vefatıyla birlikte bozkırın sesi kısılmış ve Türk Halk Müziği'nde bir dönem kapanmıştır. O, Türk Halk Müziği'ni geniş kitlelere sevdiren, bozlak tarzı türküleriyle gönüllerde taht kuran büyük bir sanatçıydı. Sevgiyi, aşkı, hasreti, gurbeti türkülerinde nakış nakış işleyen bir gönül adamıydı. Pek çok sanatçının yetişmesine öncülük etmenin yanında, derlemeleri ve besteleriyle halk müziği repertuvarına yüzlerce eser kazandıran büyük sanatçımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum. Bozkırın tezenesinin Türk kültürüne verdiği hizmet hiçbir zaman unutulmayacaktır. Mekanı Cennet olsun.''
ERTUĞRUL GÜNAY: ( Kültür ve Turizm Bakanı)ZAHİDEM TÜRKÜSÜNÜ NE ZAMAN DİNLESEM GÖZ PINARIM DOLARDI
 "Değerli, büyük bir sanatçıydı. Eşiyle konuştum, ziyaret etmiştik. Bu kadar erken beklemiyordum. Şok olduk gerçekten. İyi olmadığını biliyordum ama bu kadar erken beklemiyordum, çok üzgünüm. Çok keyifle dinlerdim. Zahidem türküsünü ne zaman dinlesem göz pınarlarım dolardı. Anadolu'nun içinden yazılmış gelen geleceğe kalacak en güzel aşk şiirlerinden birisi. Leyla ile Mecnun destanı gibi geleceğe kalacak söyleyişlerden birisidir.
Neşet Ertaş özgün sazıyla ve mütevazı kimliğiyle çok değerli bir sanatçıydı. Hepimiz bugün çok üzgünüz. Onun yazdıklarına, söylediklerine, çaldıklarına Kültür Bakanlığı olarak hep beraber sahip çıkmamız gerekiyor."
MUSA EROĞLU: SADECE KAZANDIĞI ERDEME ORTAK OLDUK
"Bütün sevenlerine, yakınlarına ve sanatçı arkadaşlarına öncelikle başsağlığı diliyorum. Sanat, Anadolu'nun geçmişi, geleceği ve yönetimi, sanata nasıl bakıldığı... Neşet Ertaş, bunların tam ortasında bir köprü, her iki tarafı da görülüyor. Bu isimlerin sayıları çok az. Aşık Veysel üç tane melodi vurduğu zaman Aşık Veysel diyorsun ama binlerce emek harcıyorsun hiçbir şey anlatılmıyor. Neşet Ertaş gibi 5-10 kişi var. Son fotoğrafa bakmamak lazım, daha önce bu adam neler yaptı, nerede hastalandı? Ondan sonra sahip çıkılıyor. Bütün geçmişini biliyorum, babasını, her şeyini biliyorum. Söylenecek başka laf yok. O bir Neşet Ertaş'tı ve kaybettik.
Aynı kuşaktaydık, ayrı bir jenerasyonduk. Ama finalde aynı ülkedeki insanların, aşkların sevgilerin ortak paydasıyız biz. Korunması gerekir. Yarın ötekilere de böyle ahlar-vahlar çekeceğiz. Bu ağıtçı toplum, öldükten sonra hep ağlar. Sağlığında kim bilir neler söylemişlerdir. Yarın da bizlere neler söyleyecek bilmiyorum. Çok yakın bir dostuydum. Aslında geçmişten bugüne ona sahip çıkmadık. Kendi kişisel becerisiyle zorla kazandığı erdeme ortak olduk."
SÜMER EZGÜ: YAŞARKEN EFSANE OLMUŞTU
"Başımız sağ olsun. Sadece halk müziği camiasının değil; onu seven, eserlerini dinleyen herkesin başı sağ olsun. Neşet Ertaş, Horasan göçeri bir Türkmen ozandı. Muharrem Ertaş ve Hacı Taşan'dan çok şey derlemişti. İki kişiyle tanışmayı çok arzu etmiştim. Bunlardan biri Talip Özkan'dı. Kendisiyle tanışamadım, telefonla görüştüm. Diğeri de Neşet Ertaş'tı. Neşet Ertaş'la bir Almanya seyahatinde tanıştım. Evine gitmiştim. Yufka ekmeği ve bulgur pilavıyla yapılan bir yemek ikram etmişlerdi.
Yıllar sonra Türkiye'ye geldiğinde programıma çıkmıştı. Müthiş bir program olmuştu. Hemşerileri adeta stüdyoyu bastı. Programın süresini uzatmıştık. Bunun nedeni sevgiydi. Neşet Ertaş, yaşayan efsaneydi. Yaşarken efsane olmak çok zor bir şey. Bu tür efsaneler her zaman yaşar, eserleri kalıcıdır. Televizyonlarda Neşet Ertaş'ları göremiyorsunuz. Bu; yayıncıların, kültür adamlarının ders alınması gereken bir durumdur. Başımız sağ olsun, Allah rahmet eylesin. Yolu ışık olsun."
SABAHAT AKKİRAZ: HER TÜRKÜDE HATIRLAYACAĞIZ
"Hepimizin türküleriyle büyüdüğü, yaşadığı bir büyük usta. En büyük tesellim onun gibi çalan, söyleyen bir değerimiz yoktu. Sonsuza kadar her tele vurulduğunda, türkü söylendiğinde onu hep yaşıyor hissedeceğiz. Onu hep öyle duyacağız, öyle anımsayacağız."
FATİH KISAPARMAK: İÇİNDE GÖNÜL SÖZÜ GEÇMEYEN TÜRKÜSÜ YOK
"Hakkında çok belgesel hazırlanacak. Onun tabiriyle çok sözleri az, az sözleri öz söyleyen bir ozandı. Ben onunla diz dize, göz göze saz çalma onurunu paylaşanlardandım. Bence o gönül adamıydı, en önemli özelliği buydu. İçinde gönül sözcüğünün geçmediği bir tane türküsünü bulamazsınız. Yeri doldurulmayacak bir büyük efsaneydi."
Konuya farklı boyutlarda devam edicez. 
Herkes haddini ve yerini bilecek.
Galın sağlıcakla.