TÜRKİYE’DE HAKARET ÖZGÜRLÜĞÜ

Gün geçmiyor ki ülkemizin tanınmış simaları milli-manevi değerlerimize hakaret yağdırmasın. Belirli bir kesimin takdirini toplamak için belirli bir kesimin nefretini kazanmak bir moda haline geldi.

Dilan Polat ve Engin Polat davasıyla iyice tanınan Av. Feyza Altun, twitterdaki radikal paylaşımlarla ünlü olma çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor (iyi ki mesleğimizin reklam yasağı var). Feyza Hanım, “Şeriate Sokayım” tweeti atmış ve “Şeriate karşı her zaman mücadele edeceğiz. Burası laik bir ülke. Şeriat isteyen yallah Arabistan’a” şeklinde devam etmiştir akabinde ise “Suç duyurunuza da sokayım” diyerek tweetini bitirmiştir.

Sorunun temeline inip baktığımızda Feyza Hanım’ın bir değeri savunmak için diğer değerlere hakaret ettiğini görüyoruz. Şeriatla yönetilmiyoruz ve laik bir ülkeyiz elbette lakin bu bizim dini değerleri yok saydığımız veya bu dini değerlere hakaret edebileceğimiz anlamına gelmiyor. Laiklik kurumunu yanlış algılamak (veya işine geldiği gibi yorumlamak) ülkemizin kanayan yarasıdır ki bu konuda birçok insan geçmişte mağdur olmuştur.

Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ndeki anlamıyla Şeriat, “Kur'an'daki ayetlere, Hz. Muhammed'in sözlerine dayanan İslam kanunu; İslam hukuku” demektir. Yani Feyza Hanım şeriata ettiği bu sözle İslam dininin kendisine de hakaret ettiğinin bittabi farkındadır.

Aynı gün içerisinde yaşanan bir diğer olay ise Şevki Yılmaz önderliğinde Atatürk’e topluca beddua ve hakaret edilmesidir. Şevki Yılmaz “Selanik’ten gelen dönmeleri onlara destek verenleri kahrı perişan eyle!” şeklinde beddualar etmiştir. Ülkemizin kurucusu, milli-manevi değerimiz olan Mustafa Kemal Atatürk’e bu şekilde hakaret edilmesi de aynı şekilde kabul edilemez bir durumdur.

Atatürk o kadar büyük bir şahsiyettir ki Şevki Yılmaz, onun sayesinde kurulmuş bu Cumhuriyet’te Milletvekili olmuş ve Atatürk’e hakaret edebilecek özgürlüğü(!) yakalamıştır.

Türkiye'de yaşanan hakaret olayları, toplumsal bir sorunun parçası haline gelmiştir. Milli ve manevi değerlere yapılan hakaretler, toplumsal huzurumuzu zedelemekte ve insanları kutuplaştırmaktadır. Bu tür söylemler, demokratik haklarla ifade özgürlüğünü istismar etmekten öte, toplumda derin yaralar açmaktadır. Özellikle dini ve milli değerlerin korunması, toplumun huzur ve barışı için hayati önem taşımaktadır. Dolayısıyla, ifade özgürlüğü sınırları içinde, toplumsal hassasiyetlere saygı gösterilmesi ve hakaret içeren söylemlerin kınanması, bir toplum olarak daha sağlıklı bir yaşam ortamı oluşturmak adına önemlidir.