TEDAVİSİ ZOR BİR HASTLIKTIR YALAKALIK...

Dün köpek dediğine, bu gün öpek diyen, dün melek dediğine bugün şeytan diyen, tedavisi olmayan bir hastalıktır yalakalık…

İnsanlık tarihi kadar eski olan bu hastalığa değinelim istedim. Başka bir deyişle insanın var olmasıyla başlamış ve günümüze kadar değeri artarak devam ede gelmiştir. Malum her devrin yüksek alıcısı olduğu, her zaman para eden bir meslektir beklide yalakalık.!

İlimizde olduğu gibi Ülkemizde de çok geçer akçe olmuş ve olmaya devam etmektedir yalakalık. Toplum olarak bu konuya ne denli ilgi ve alakalı olduğumuz çok açık bir şekilde görülmekte.

Yalakalık; yağdanlık, yağcı,dalkavuk, şakşakçı, şaklabanlık, kemik yalayıcılık, yalpaklık, huluskarlık, kıç yalayıcı, omurgasızlık, yanar dönerlik,v.s.gibi bir çok kelime ile adlandırabiliriz. Aslında yalalakalığın ırkı, dini, dili, mezhebi,cinsiyeti yoktur. İngilizcesini Fransızcasını Almancasını … yazmaya gerek duymuyorum. Şuda bir gerçek ki bir kişinin yalaka olması için en az bir de yalakalık yapılan kişinin olması şarttır. Aslında doğruyu söylemek gerekirse, yalakalık yapan kadar yapılan kişinin de bu sıfatın oluşmasında katkısının olduğunu görmek lazım.

Yalakalık yapılan kişinin çok üstün meziyetlere sahip olup olmaması günümüzde çok ta önemli değil. Önemli olan yalakalık yapan kişinin ihtiyaçlarını karşılayabilecek mevki, makam ve statüde olması kafidir. Yalakalık eskilerde (bundan 50-100 yıl önce) büyük-küçük, aç -tok, güçlü- zayıf , zengin – fakir, güzel-çirkin, amir-memur, üst-alt.. gibi ikililer arasında yapılıyorken ,günümüzde belli makamlara gelmek ,işini yürütmek gibi uygulanmaktadır. Yada bir mevki -makama gelmenin yolu bilgi, beceri ,liyakat,hakk değil yalakalıktan geçer olmuş ta denilebilir.

Aslında yalakalık bir nevi sanat dalıdır. Ve bunu yapan ise iyi bir sanatçıdır.! İnsan istese de yalaka olamaz yani istemekle çalışmakla elde edilen bir sanat dalı da değildir, bu insanın mayasında ve sütünde vardır. Tabi ki bunu söylerken yani yalaka kadar yalakalık yapılan kişinin de hakkını -emeğini inkar etmemek lazımdır.!

Ben aslında çok üzülüyorum! kime mi? Yalakalık yapılan kişiye. Niye mi? Kendisinde olmayan vasıflarla anılmaya ve övülmeye başlandığında muhatabını susturmayıp aksine, bundan hoşlandığını belli eden bir tavır sergilemek için epey gayret sarf etmesi, epey kıvranması, epey kıvırtması gerekiyor da ondan. Üzüldüğüm diğer konu ise sana yalakalık yapan kişi aslında seni zavallı, basit, kafasız, beyni noksan,ezik gibi vasıflara koyuyor ama sen farkında olmuyorsun bunların beklide olamıyorsun,olmak istemiyorsun. Senin bu sözlere, iltifatlara ihtiyacın mı var? Evet bu sözlere inanıyor ve hoşuna gidiyorsa var.

Adam bir yerde müdürdür, amirdir, etkili ve yetkilidir,hükümet partisinin il ilçe başkanıdır, belediye başkanıdır,kaymakamdır,validir,brokrattır,vekildir,bakandır,başbakandır,dır,dır,dır. Bir iş yaptırmak için olmadık taklalar atılır, sevmediğiniz vasıflarını sever olursunuz, ahlaksız bulduğunuz görüşler artık sizin için çok ahlaklı olmuştur.

Dün ardından atıp tuttuğunuz kişi bugün sizin en yakın dostunuz ahbabınız olmuştur. Dün namussuz ,şerefsiz olanlar bugün dünyanın en namuslu en şerefli insanları olmuştur. Bir iş yapsa, bir söz söylese ,yalan yanlış bile olsa hemen beğenip ooo çok iyi yapmışsın, çok güzel olmuş derler. Adam karşına geçip küfredip sövüp saysa, yüzüne tükürse,” tükür tükür yüzüm kirlenmişti temizlenir belki “ diyecek kadar alçaklaşabilmekte, aşağılanabilmektedir. Aslında ben bu yalakalara üzülüp acıdığım kadar yalakalık yapılana da üzülüyor, acıyor, zavallı ve aciz olan kişilere baktığım gibi bakıyorum, bakmaya da devam edeceğim…